Evren nedir? Büyük bir organizma mı, yoksa mükemmel şekillerin geometrisi, ya da hepimizin rol aldığı bir film, ya da kozmik bir saat, ya da bir makine mi?  Yoksa hiçbiri mi? Ya da ne? Kozmik bir bilgisayar, ya da bir program mı?

Evrenin bir bilgisayar olduğu düşüncesinin, insanın düşünce alışkanlığının en son ürünü olduğu ifade edilmektedir (Barrow, 1991, s.204). Evrenin, gerçek bir bilgisayar olması durumunda ise, ilk patlamadan bu yana ne kadar işlem yapması gerektiği de hesaplanmış, Amerikalı fizikçi Seth Lloyd, 120 sıfırlı bir rakam bulmuştur. Yaşadığımız her şeyin dev bir bilgisayar programına göre işlediğini ve evrenin tüm oluşumları ortaya çıkaran ve yürürlükte kalmasını sağlayan bir otomat olduğunu savunan Amerikalı matematikçi Stephan Wofram ise (New Kind of Science isimli kitabında), “-Her şeye gücü yeten- bilgisayar modeli yaşamlarının büyük bir kısmını programlamayla geçirenlerin inancıydı zaten.” demektedir  .

Kabul edilebilir ki, eğer içersinde yaşadığımız evren sistemi bir bilgisayar, yada bir program ise, sözkonusu bu bilgisayar yada programın (-evren sisteminin), bir de yapımcısı-programcısı (sanatkarı) olmalıdır. O zaman da, mutlaka olması gereken bu sanatkar (-programcı) kimdir (?) sorusu önümüze gelmektedir.

Sokrat’ın öğrencisi Xenophon’un (M.Ö.570-475), Memorabilia adlı eserinde, “Doğanın her şeyi yöneten bir zeka tarafından yaratıldığı görüşünün açık bir ifadesi..” vardır. Yale Üniversitesi felsefe bölümünden Nick Bostrom ise, bilim dergisi “Mind”da yer alan makalesinde, bir bilgisayar programının (simülasyonunun) içinde yaşıyor olabileceğimiz görüşünün ötesinde, sürmekte olduğumuz yaşamın, bizim -gelecek- olarak düşündüğümüz yerde yaşayan insanüstü toplum tarafından geliştirilmiş olduğunu ileri sürmüştür. O, bu, yada şu, ama her ne olursa da olsun, mutlaka bir programcı (-sanatkar) olmalıdır.

Hâl bu olunca da, şu soru sorulabilir: -mutlaka olması gereken programcının (tasarımcının) oluşturduğu (ortaya çıkardığı) bilgisayar yada program, yada her ne ise (ama bir eser), bir oyuncak ya da oyun mudur? İçersinde yaşadığımız evren sistemi, her kim tarafından ortaya çıkartılmışsa eğlence veya oyun amaçlı (oyuncak) olması için mi ortaya çıkartılmıştır? Eğer bilgisayar yada program (eser), bir oyun yada oyuncak ise, hem programcısı (sanatkarı), hem de programı-eseri (-evren sistemi-, ayrıca içersine yerleştirdiği insanlar) birlikte bir oyun mu oynamaktadırlar?

 Eğer bu iddia edilebilecekse, o zaman da, en küçük ayrıntısına kadar (olması gereken) tüm bir evrenin (olması gereken herşeyin), ortaya çıkartılmış olması anlamsız olmuş olmaz mıydı? Ortaya çıkanın anlamsız olmaması gerektiğine göre de (o zaman da), kabul edilmesi gereken cevap ne olmalıdır? Yada, sanatkarı yok sayarak aranan cevaba ulaşılabilinir mi?

 Eseri ortaya çıkaran (yani, gerçek cevap) değil, eserin nasl ortaya çıktığının anlaşılmaya çalışılmak istenmesi gerçek cevap yerine konulmaktadır. “Bazen üç boyutlu bir filmde yaşadığım hissine kapılırım. Film milyarlarca yıl önce evreni yaratan Büyük Patlama’yla başlamıştır. Evrendeki her şey, yıldızlar, Güneş, yeryüzü, benim vücudum ve sizinki sahnenin bölümleridir….filmin bir plana veya yöneticiye sahip olup olmadığı açık değildir. Bir fizikçi olarak benim ilgimi çeken şey…filmin sahnesinin nasıl yapıldığı, bölümlerinin ne olduğu ve makinelerin nasıl çalıştığı konusundadır.” denilmektedir.

 Fakat, herkes bilir ki, (eğer evren bir film ise) her filmin bir yönetmeni (tasarımcısı) vardır. Film de olsa (-evren de olsa), her eseri bir inşa eden olmalıdır. “Kuşkusuz, Evren’imiz dahiyane bir şekilde inşa edilmiştir.”. Evren inşa edilmiş olduğuna göre (bir inşa sözkonusu olduğuna göre), inşa eden de (sanatkarı da) olmalıdır (yani, film varsa yönetmeni de olmalıdır).

 İşte, olması gereken bu sanatkarın (programcının, yönetmenin ya da herneyse), bizim yaşadığımız, kendisinin ortaya çıkarmış olduğu eserin (bilgisayarın yada programın yada filmin yada evren sisteminin) dışında olup olmayacağı (?) sorusunun cevabı, kabul edilmesi gereken gerçeği (aranan cevabı) ortaya koyar nitelikte olacaktır.

 Her şeyin bir program olduğunu idda eden Nick Bostrom’un görüşlerine karşı çıkan, George Mason Üniversitesi’nden Robin Hanson, “Eğer herkes simülasyon (program) içinde yer aldığını biliyorsa, her şey bir tiyatro sahnesinde geçiyor gibidir. Yaratıcı her an fişi çekebilir.” demiştir. Yapılan bu açıklamada görüldüğü gibi de, aranan cevap, “programcı”, “programının (eserinin)” dışında olması gerekir, yani -fişi her an çekebilir- konumda olması gerekir olmaktadır.

 O zaman da, olması gereken bu “programcı (-sanatkar), yada her an -fişi çekebilecek- olan” kim olabilir? sorusu önümüze gelmektedir.

 İşte, bu sorunun cevabı da, -yaşamakta olduğumuz mükemmel evren sistemini kim ortaya çıkartıp (-çıkarttıktan sonra) bozulmadan da sürmesini sağlıyor (?) sorusunun cevabına, bir başka soruşla da, her şeyden “evvel” kim mevcut olabilir (?) sorusuna verilecek cevaba bağlı olmaktadır.

 Bir düşünün; -bu Tanrı olabilir mi? Yok eğer, -Tanrı değildir- denilebilecekse, gördüğümüz görmediğimiz her şey (evren sistemi) bir yaratıcı (Tanrı) olmadan mı ortaya çıkmışlardır (bilgisayar ya da program, sanatkar-programcı olmadan mı ortaya çıkmıştır)?

 İşte, herkesin yüzleşmesi gereken bu soruya kim, nasıl cevap verebilir? Ya da, cevap verebilir mi? Yoksa, onlar “yaratıcı” olmadan mı varolmuşlardır (yaratılmışlardır)!…

YARATICI OLMADAN MI YARATILDILAR?

Mükemmel bir sistem olarak çalışan evren sistemini, bu sistem içersindeki milyarlarca galaksiden biri olan gökadamız Samanyolu’nu ve bu gökada içersindeki Güneş sistemimizi, yaşadığımız gezegen olan Dünya’mızı (-ya da dahasını) kim ortaya çıkarmıştır?

 Her kim-ne ise, olağanüstü bir zeka sahibi olmalı değil midir? Olması gereken bu olağanüstü zekaya, kim sahip olabilir? Bu sorunun cevabı, “Tanrı” olmadıktan sonra verilebilecek başka bir cevap bulunabilir mi?

 Bulduğunu zanneden bir biliminsanı, Kütleçekim kuvvetini “yaratıcı” olarak görebilmektedir. Evrenin başlangıcındaki Kozmik Çorba (evren çorbası)  içindeki yapıların oluşumunun açıklaması olarak; “..tek sözcükten oluşan yanıt hemen verilebilir: Kütle çekimi.” denilmektedir. Evren Çorba’sını kim-ne ortaya çıkardı (?) sorusunun cevabını vermeden, “çorba”nın içindeki malzemelerden bir malzeme (eser olan Kütleçekim) “yaratıcı” olarak görülebilmektedir. Hal bu olunca da, kozmosu (evren sistemini) ortaya çıkaran ve yokedecek olanın (çorbanın malzemelerinden biri olan) Kütleçekim Kuvveti olduğu ileri sürülebilmektedir. “Kozmozun ebesi, (Kütle) çekim, aynı zamanda cenaze levazımatçısıdır da.” denilebilmektedir. Oysa, Kütleçekim kuvvetinin Yaratıcı (Tanrı) olamayacağı (evrenin ortaya çıkaramayacağı) açıktır. Çünkü, Kütleçekim kuvveti sistemin (programın) içersindedir, bu yüzden de o (Kütleçekim kuvveti) bir eserdir. O da evren çorbasının diğer unsurları gibi sonradan varolmuştur. “İlk anda tüm temel parçacıklar aynı sıfır kütleye ve tüm kuvvetler (dört temel kuvvet) de aynı güce sahipti. Fakat, gözün açılıp kapanmasından daha kısa süren bir zaman aralığında kainat, Kütlesel çekim kuvvetini diğerlerinden ayıracak şekilde hareket etti.”. Kütleçekim kuvveti de, temel parçacıklar ve diğer kuvvetler gibi sonradan ortaya çıkmıştır. Sistemden önce varolup da (programı yapan programcı, sistemi kuran sanatkar) değildir. Bu durumda o (Kütleçekim), ilk (her şeyden evvel) değildir.

 O zaman, sistemden önce varolup (ilk olup) sistemi kim ortaya çıkartabilir (?) sorusu cevap bulmalıdır. İşte, bir başkası “olamayacağı” için de aranan cevap, “Tanrı” olmaktadır. Bilimin cevabı da budur. “…gökadamız, uzay çağı astromühendisinin bütün teçhizatını ve patlamaları kontrol eden, çekim uygulayan cisimleri başarıyla yerleştirmede kullanılan ilkel gazları yeniden düzenleyen güçlü bir zihin tarafından yaratılmıştır. Fakat böyle bir olağanüstü zeka Tanrı olabilir mi? Konu, saçma bir şey değildir.”. Çünkü, bütün bunları ve dahasını yapan (-aranan cevap) Tanrı olmaktadır. İşte, -neden evren varolmak zorunda (?)- sorusunun cevabı da, Tanrı olmaktadır.

 Eserlerinde Tanrı inancına sahip olduğu gözlenemeyen Hawking’in, kabul ettiği de (ya da çelişkisi de) budur:  “Hala, Evren’in gerçek zamanda Büyük Patlamada bir başlangıcı olduğuna inanıyorum. Fakat, gerçek zamana dik açılarda bir başka zaman, sanal zaman vardır. Sanal zamanda evrenin başlangıcı veya sonu yoktur. Bu evrenin başlama şeklinin fizik yasaları tarafından belirleneceği anlamına gelir. Tanrı’nın evrenin bizim anlayamayacağımız gelişigüzel bir şekilde işlemesini seçtiğini söylemek zorunda değiliz. Bu Tanrı’nın var olup olmadığı hakkında hiçbir şey söylemez, yalnızca gelişigüzel olmadığını söyler….Fakat şu soru var. Neden evren var olmak zorunda? Eğer arzu ederseniz bu sorunun yanıtını Tanrı olarak tanımlayabilirsiniz.” demesi de bu.

 Tabii ki, bir “tercih”tir bu. Tanrıtanımazlığı hayat (tercih) biçimi olarak seçerseniz, cevap olarak -Tanrı- demeyebilirsiniz. Fakat, eğer, -Tanrı- denilemeyecekse kim, ne diyebilecektir? Cevap olarak, -Tanrı- diyemeyenler, acaba onlar (ve dahası) bir “yaratıcı” olmadan mı yaratılmışlardır? Yoksa, kendileri midir (?) yaratıcı :

 Acaba onlar herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?”( Tur (52) 35)

 Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onlar bir türlü anlayıp inanmazlar.”( Tur (52) 36)

 “O”, Tanrı, uzay-zamanı (evren sistemini) yarattığı ve yokedeceği için zaten Tanrı’dır. “Tanrı genellikle sadece galaktik bir mimar olarak değil -uzay ve zamanı içine alan- bütün evrenin yaratıcısı olarak düşünülür. Açıkça sadece varoluş öncesi yasaları işleten, fiziksel evrenin içinde iş görmeye zorlanan bir varlık değil, evrensel bir yaratıcı olarak hesaba katılabiliyor…o gerçekten uzay ve zamanı yaratmadıysa ya da yok etmediyse Tanrı olamayacaktı.”.  Yarattığı için de, yokedeceği için de, -Tanrı-dır, Allah’tan başka da tanrı yoktur:

 “…onların Allah’tan başka bir tanrısı mı var?… ”( Tur (52) 43)

 İşte bu noktada, içersinde yaşadığımız evren sistemi eğlence veya oyun amaçlı mıdır  (?) sorusu da (eğer evren bir oyun-oyuncak ise, sanatkarı-programcısı eseri ile oyun mu oynamaktadır sorusu da) cevabını bulmaktadır. Bu soruya soran biliminsanlarına verilen cevap, asırlar öncesinin bir Kur’an -bildirisi- olmaktadır:

 “Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri, oyuncular (işi, eğlencesi) olarak yaratmadık. ”( Enbiya (21) 16)

 “Eğer bir eğlence edinmek isteseydik, onu kendi tarafımızdan edinirdik. (Bu irademizin eseri olurdu. Ama) biz (bunu) yapanlardan değiliz. ” (Enbiya (21) 17)

 “Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık. ” (Duhan (44) 38)

 Ayetlerde görüldüğü gibi de gökler, yer ve bu ikisi arasındakiler (evren sistemi) oyun amaçlı olarak yaratılmamıştır. Bu -bildirisi-nin yanında Kur’an, bir başka -bildirisi- ile de, oyun ve eğlencenin Dünya hayatı olduğunu ama (mükafat kazanmak için) bundan sakınmak gerektiğini haber vermektedir:

“Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir…”  (Muhammed (47) 36)

Aldatıcı bu hayattan (oyun ve eğlenceden) sakınanların, mükafat (Cennet) kazanacakları, sakınmayanları ise çetin bir azabın (Cehennemin) beklediği haber verilmiştir.

 Bunun yanında Kur’an, insanoğlunu yine bilgilendirmiş, aldatıcı hayatın kökünden kopartılacağını da haber vermiş bulunmaktadır:

 “Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz.” (Yunus (10) 24)

 Çünkü, Big Bang (-Yaratılış) ile başlayan “program (ya da film /ya da her ne ise)”, ´Evren Sistemi´ bir gün mutlaka bitecek (yokolacak), “Programcı (TANRI)”, Big Bang ile açtığı (!) perdeyi Big Crunch ile kapatacak, Kıyamet yaşanacaktır (kopacaktır)… 

 Ahmet MUSAOĞLU   

Araştırmacı Yazar / 27.09.2003