BİRKAÇ SÖZ İLE…
Günümüzde eğitim almış veya almamış hemen herkes, az veya çok “Küresel Isınma” kavramından haberdar bulunuyor… Hemen her gün, yazılı veya görsel basından ya da yönetenlerden veya bilim adamlarından açıklamalar duyuluyor…
Sıcaklıklar artıyor, buzullar eriyor, deniz seviyesi yükselip karaları basıyor, okyanuslar ısınıyor, kasırgalar artıyor, Gulfstream duruyor, Dünya Buzul Çağı’na sürükleniyor, kar yağışları azalıyor, ırmaklar kuruyor, susuzluk geliyor, göller kayboluyor, Ayılar kış uykusuna yatamıyor, Arılar kayboluyor, sayısız bitki ve hayvan türü yok oluyor, insan türü yokolacak vb…
Ülkemizi ve insanlığı ‘bilgilendirMEYen’ bu haberler, eğitimli veya eğitimsiz herkesi ürkütüyor. Çünkü, haberlerle birlikte; “Neler oluyor?”, “Bütün bunlar Kıyamet alametleri mi?” gibi sorular da insanlığın ve insanımızın önüne konuyor. Gelecek olan felaketi/Kıyameti getirecek olan şeyin adı da konuluyor: Küresel Isınma…
Her ne kadar, söz edilen değişimlerin bilimsel adı “Küresel İklim Değişikliği”; ‘Küresel Isınma’ ‘İklim Değişikliği’nin nedenlerinden biridir, ayrımı yapılsa da; geleceği ileri sürülen Kıyamete, ‘Küresel Isınma’nın sebep olduğu ileri sürüldüğü için; iklim değişikliği tanımlamasını kullanıp kafa karıştırmanın bir anlamı yok diye düşünüyorum. Çünkü, “Dünyanın ortalama sıcaklığın arttığı” veya “Buzulların tamamen erimesi durumunda” şartlı/benzeri iddialar, ‘iklim değişikliği’nin değil, küresel felakete sebep olacağı söylenen Küresel Isınma’nın sonuçları olarak gösteriliyor.
Yeni trendimiz de zaten bu, Küresel Isınma… Bu konuda ‘hassas olmak’, ‘yeni moda’mız haline gelmiş bulunuyor!..
Fakat sorun şu ki, yaşanılan hadiselere insan üzerinden değil de, çevreciler gibi; kutup ayıları kilometrelerce yüzdükleri halde tutunacak tek bir buzul parçası bulamadıkları için can veriyorlar üzerinden, doğal ortam üzerinden baktığımız için neler olduğunu kavrayamıyoruz! Dünyada neler olup bittiğini algılayamadığımız için de, hangi konumda/ünvanda olursak olalım, bizim için yazılan senaryonun bir figüranı oluyoruz. Fakat diğer taraftan, ‘Küresel Isınma’ adlı kazanda pişirilen, kaynatılan da geleceğimiz oluyor. “Dünya çapındaki uygarlığımızla yeryüzünün ekolojik sisteminin çatışması; yeryüzü ile aramızdaki yaşanan değişimlerden birincisi nüfus patlaması” diyen Al Gore’lar tarafından pişiriliyoruz!..
Küresel Isınma gibi, sadece ülkemizde değil, tüm dünyada; ‘yaşanıyor’ olduğu ve ‘tehlikeleri’ konusunda üzerinde ‘ortak bilinç’ sağlanan ve hemen her gün görüş açıklanan bir alanda, ezber bozmanın; ‘yaşanMıyor; iddiaların arka planı…şu’ diye ortaya çıkmanın kolay olmadığı açık, işte; bu eserimizde biz bunu yapıyoruz… Seni de sigaya çeken bir Molla Kasım bulunur misali!..
Yaşamda hiçbir şey delicesine değil, geçici mekanımız… Osmanlı’nın üç padişahına; fethedene, şehzadelik yapana ve Kanuni olana ‘taht şehri’ olmuş Trabzon’umuzdan … Türkiye’mize ve Dünyaya…
Küresel Isınma ‘yaşanMıyor’ görüşünü ve ‘yaşanıyor’ iddialarının ‘arka planı’nı ülkemizde yansıtan ‘ilk eser’, okuyacağınız bu kitabım oluyor… Benim bütün eserlerimin, alanlarında ‘ilk olmaları’ gerçeği ortada olunca da –tanıyabilenler açısından-, bunun çok şaşırtıcı olmayacağı, bu zorluğun da üstesinden geldiğim anlaşılabilir oluyor…
Mühendislik hayatım sürerken başlayan Yazar’lığımda, beni; ‘öfke dolu çığlık’ atmaya zorlayan şey, ortalıkta ‘bilgi adına’ ‘bilgi kirliliği’ dolaşıyor olması; bilginin yerini bilgisizliğin almış olmasına karşın, “yanlışlıkları el, dil, kalp ile düzeltin” fermanına uymam da oluyor. Yaşamımın hiçbir döneminde beklentim hiç olmadı, yaptığım şey; sahip olduğum bilgi birikimimi paylaşmak, ilmimin zekatını vermek oluyor.
Eserimi okumanızdan önce paylaşmak istediğim husus da şu: Küresel Isınma yaşanıyor iddiasının, bilimin konusu olmaktan çıkıp çıkmadığını; IPCC nezdinde bazen yüzlerce, bazen de bir/iki bin küsur bilim adamlı (!) rapor açıklamaları duysanız da, konunun; siyasetin konusu olup olmadığını sorgulamanız gerekir olduğu oluyor. Asırlara seslenen çağrıya, -Akletmez misiniz(?) çağrısına uymanız demek de olur, oluyor bu…
Bu eserimi, ‘Gerçek Yazar’ neredeyse göremediğim ülkeme ve Trabzon’da futbolun dışında başka bir şey yok diyenlere de ithaf (!) ediyorum, yaşanmışlıklardan farkında olunamayışa…
Ahmet Musaoğlu
Ocak-2009 / Trabzon
|