İnsanoğlunun medeniyet tarihinin ne zaman ve nerede başladığı sorusu, bütün düşünce sistemlerinin en coşku verici soru(n)larından biridir. Bu soruya cevap vermeye çalışan Avrupamerkezciİlerlemeci Evrim Kuramı’na göre ‘İnsan olma süreci ile insanın ortaya çıkması ve insanlık medeniyetinin oluşması’ milyonlarca yıllık bir dönemi kapsıyor. Bu modele göre ayrıca, insanlığın medeniyet tarihinde Eski Yunan-Roma-Hıristiyan Feodal Avrupa-Rönesans Avrupası/Batı Medeniyeti biçiminde, Batı’ya ve Batılı Beyaz Adam’ın Irk/Dinine özgü benzersiz bir soyağacı da bulunuyor!

 

Bilimsellik ve çağdaşlık adına önümüze bir hedef olarak konulan bu model, bizim gibi “kendi olmaktan çıkartılmış” toplumlar önüne konulmuş bir tuzak oluyor. Bu “Sahte Tarihsel Kültürel Modeli”görmeden, geri kalmışlıktan kurtulmak için uğraş verirken yine bu modelin tuzağına düşüyoruz.

Zihni yapımıza kirlilik olarak yerleştirilmiş bulunan bu tuzağa düşmemiz tabii kikaderimiz olmuyor.

Bu noktada soru/n şu oluyor: Bu “Sahte Tarihsel Kültürel Modeli” benimsememiz kaderimiz değilse ne yapılması gerekiyor?

Bunun cevabı, bu “Sahte Tarihsel Kültürel Model” ile hesaplaşmamız; bir “Gerçek Tarihsel Kültürel Model” oluşturmamız gerektiği oluyor. Çünkü, ancak bir “Gerçek Tarihsel Kültürel Model” ile toplumlar dünya geriliğinden kurtulabilir, ancak bu şekilde insanoğlu kendi gerçeğine de ulaşabiliyor.

Eğer bu yapılmazsa, ‘İnsanın atası Afrikalı maymun’dur; Asyalılar ilkel-barbardır, bu sebeple uygarlaştırmaları gerekir; insan Avrupa’da insan olmuştur, insanlık medeniyetinin beşiği de bugünkü Yunanlıların ataları olan Eski Yunanlılardır, bugünkü Batı Medeniyeti de uygarlık tarihi’nin en büyük medeniyetidir bilimdışılığı, okunmaya ve/veya okutulmaya devam edecek olması kaçınılmaz oluyor.

Bendeniz, önceki eserlerimle bir “Gerçek Tarihsel Kültürel Model” ortaya koymuş olmamın yanısıra, bu çalışmam ile de “İnsanoğlunun İlk Anayurdu neresidir(?), yeryüzüne yayılımı nasıl olmuştur?” sorusuna çözümönerisi sunmamım yanında; genelde Anadolu, özelde ise Sumela’sı ve Ayasofyası’yla Trabzon Tarihi konusunda da “Sahte Tarihsel Kültürel Modelin” yanıltmalarına karşı yine “Gerçek Tarihsel Kültürel Model” görüşleri ortaya koyuyor ve de önceki eserlerimde ortaya koyduğum pek çok sayıdaki ilk’lerimin yanına yine bir’den çok yeniilk’imi, mesela; Trabzon Ayasofyası’nı Trabzon Doğu Romalıları-Küçük Komnenler’inyaptığı şeklindeki çokça uzun yıllardır gelen Sahte Bilgi’yi silip yerine,olmasını gerekeni koyup tarihe gönderiyorum. Trabzon Ayasofya’sı tarihini,bugünedeğin yazılanın dışında hemen tamamen değiştiriyor, “Gerçek Tarihsel Gerçeğini” ilk kez bu eserimle ortaya koyuyorum.

Osmanlı’nın dört padişahı; fethedeni Fatih Sultan Mehmed’e, yerine bıraktığı oğlu İkinci Bayezıd’a,onun da oğlu Yavuz Sultan Selim’e,onun da oğluKanuniSultan Süleyman’atahtşehri olmuş Trabzon’umdan…

Padişahlara; –Hey padişah! Tövbe et ki vâden/ecel yakındır denirmiş, biliyoruz; vade’miz gelinceye kadar “(B)alık bilmezse, Hâlık bilir”inanç ahlakımız-bilimsel aklımızla çalışmalarımızı sürdürüyoruz…

Mühendislik hayatım sürerken başlatıp, emekliliğimde de sürdürdüğüm yazarlığım boyunca beni öfke dolu çığlık atmaya zorlayan şey, zihinlerde “Bilgi adına ilgi kirliliği” bulunuyor olması, 20-21. asrın cahiliyetinin/bilgisizliğinin sürmesi oluyor. Yaygın şekilde yaşanan bilgisizliğe karşı yaptığım şey, “İlmimin zekatını vermek; bilgi birikimimi paylaşmak” oluyor.
Bu eser çalışmamızla bizİnsanlık, Anadolu ve Trabzon tarihselliği konusunda ve de Ayasofya Müze ve/veya Camitartışmalarında yer alan Sahte Bilgi’yitemizlerkenamacım herhangi birini incitmek değil; “Taşıyıp aktardığımız bilgi’nin”, evladlarımızın ve ülkemizin geleceği aleyhine olabilecek yanlış bilgi olmaması; “Gerçek Bilgi olması” düşüncem oluyor. Dolayısıyla da “Maskeli misyonerliğe” seyirci kalıp, “Maskesiz misyoner!” de yetiştiren “Sahte Bilgi/Sahte Kültüre Son” demek olurken; “Kim ve ne olduğunu bilemeyişe, Bilmediğini Bildirmek de” oluyor…

Seni de sigaya çekecek bir Molla Kasım her dem bulunur hâli… gereği…
Fatih Sultan Mehmed Han atamızın belirttiği gibi de:
Eğer bu zahmeti ihtiyar etmezsek bize ‘Gazi!’ demek yalan olur.”

 Ahmet MUSAOĞLU