Trabzon Ayasofyası, 1944-1953 yıllarıarası askeri cihetçe depo-benzinlik olarak kullanılması sırasında, 1952 yılında; Trabzon Valisi Kamuran Cuhruk imzasıyla, 48.Tümen Komutanlığı’na yazılan, 10.10.1952 tarihli yazıda; turistik bakımdan gelişen Trabzon’da, Ayasofya’nın, ‘halka açılması’ halinde faydalı olacağı cihetle boşaltılması isteniliyor; buna mukabil 48.Tümen Komutanlığı, 22 Ekim 1952 tarihle İl Makamı’na yazdığı cevabi yazıda; Ayasofya kilisesinin turistik ve tarihçilerin görüşüne her zaman için hazır bulundurulması bakımından binanın boşaltılması Tümence de uygun görülmektedir şeklinde cevap veriyordu. Yıl yine 1952 ama, Kasım ayı; yine Trabzon Valiliği; bu defa Milli Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü’ne yazdığı, 27.11.1952 tarihli yazısında; Ayasofya’yı müze’ye çevirmek istediklerini, tahliyesine delalet edilmesini istiyordu.
Ayasofya’nın müze yapılacağı isteği,askeri tümenden de‘müze olabileceği onayı da’ alınmasına rağmen, nedense müzeye dönüşmüyor, Ayasofya; 18. Kolorduya bağlı 48. Tümen Komutanlığınca30.04.1953 tarihinde boşaltılarak, Vakıflar Müdürlüğü’ne devrediliyor; teslim alan Vakıflar da binanın anahtarını, zabıt tutarak; temizlemek ve namaz kılmak üzere mahalle muhtarına teslim ediyordu. Böylelikle Ayasofya, 5 Mayıs 1953 tarihinde tekrar Cami oluyordu.
Restorasyon Ayasofya Camii’ni işgal ediyor!
Vali Kamuran Cuhruk’un, Ayasofya’yı müze’ye çevirme istekleri, kendi başına alacağı bir karar olamayacağı; iktidardaki DP/hükümet/siz bunu yapabilmesi mümkün olmayacağına göre; Hükümetin, Ayasofya’yı müzeye çevirme isteklerinin, askeriye’yi Ayasofya’yı işgalinden vazgeçirmek için kullanılan bir ikna metodu mu olduğu(!) veya müze yapma isteğinden neden cami yapmaarzusuna geçiş yaptıklarını düşüneduralım, Trabzon Valiliği, Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne, Ayasofya’nın onarımının, bir an önce ele alınması hususunu bildiriyordu. Vakıflar Umum Müdürlüğü’nce Trabzon Vakıflar Müdürlüğü’ne yazılan, 21 Mayıs 1953 tarihli yazıda ise,Ayasofya Camii için, restore esaslarına göre tamir edilmesi gereken kıymetli bir eser olduğu anlaşılmıştır, ancak 1954 senesindenitibaren tamir programına alınabileceği ifade ediliyordu. Vakıflar Umum Müdürlüğünün, Ayasofya Cami’nin askeriyece işgali süresince tahribat vukua getirilmişse, tahribatın Milli Savunma Bakanlığı’ndan alınması öngörüsüne ise Trabzon Valiliği; 30-6-1953 günlü yazısıyla, askeriyece bir tahrip yapılmadığı, ama Ayasofya’nın restore edilmesicevabı yazısını gönderiyordu. Yapılan bu yazışmalar, restorasyon belasını adım adım Trabzon Ayasofyası’na yaklaştırıyordu!
Yıl 1956 oluyor, gelmesi istenilen restorasyona; İstanbul’da bulunan Amerikan Bizans Enstitüsü’nden Ernest Hawkins ‘koşarak geliyor’; bir ‘ön rapor’ hazırlıyor, aynı yıl İngiliz David Wınfield ‘sahneye çıkıyor’; Ayasofya Camii binasının doğu tarafına iskelekuru(lu)yordu. David Winfield, raporlarında; 1957 yılında bema ve apsis’de, yani binanın doğu tarafında kurulan bir iskelenin kış boyunca aynı konumda kaldığını ifade ediyor; restorasyon çalışmasının ilk tam sezonunun ise, yine bema alanında, 26 Mayıs ve 3 Ekim 1958 arası yapılan freskoların temizlenmesi olduğunu, 1959 yılında da aynı çalışmayı yaptıklarını belirtiyordu.
Trabzon Vakıflar Müdürlüğü’nce Ankara’daki Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne yazılan, Ayasofya Cami’nin tamiri hakkındaki 19.11.1959 tarihli yazıda ise, beş vakit namaza açık Ayasofya camii’nin ‘duvarları üzerinde kazı yapılması’ için bir İngiliz Heyeti’ne müsade edildiği(!) görülebiliyor. Harap hâldeki Ayasofya Camii’ne imdada yetişir gibi yetişen(!) İngiliz Heyeti,1959 yılı sonu gibi, cami cemaatine tahta perde çekip(!), namaz kılanları ‘köşeye sıkıştırıyor’; geri kalan kısımda 5 vakit namaz kılınıyor; bir başka deyişle, Ayasofya henüz camii ama, cemaat neredeyse Ayasofya’nın yarısından men(!) edilmiş bulunuyordu!
27 Mayıs 1960 İhtilali ‘koşmadan geliyor’; 1960 Mayıs ayı sonuna doğru iç odanın doğu tonozunu temizlemek için yeni bir iskele kuruluyor, Haziran’ın sonunda, büyük iskele, iç odanın kuzey tonozuna inşa ediliyor, Temmuz başında da Narteks’teki iskele kuruluyordu.
1961 yılı Mart ayında ise cemaat; Yeni Fatih Cami yapıldığı için camilerini terkediyor; Ayasofya Cami, restorasyoncu’ların insafına bırakılıyordu!
Ayasofya müzelik oluyor!
27 Mayıs 1960 İhtilal’i sonrası Temmuz ayında; Trabzon Vakıflar Müdürlüğü’nün, Ankara’daki Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne yazdığı, 14.7.1960 tarihli yazıda; kazı yapılan yerler dışında ‘hâlen ibadet yapılan kısımda heyet kazıya devam etmektedir’ denilmesinden, Ayasofya Camii’nin 1959 yılında ibadete kapanmadığı, namaz kılındığı demek olurken, orada namaz kılan insanların başlarına(!) ‘balyoz vurulması’ da demek oluyordu! Aynı tarihli yazıda; kazı yapan heyetin vazifesini bitirdikten sonra Ayasofya Cami’nin, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından müze haline getirileceğirivayetlerinin mahalle halkı arasında dolaştığının ifade edilmesi ise, Ayasofya’nın, cemaatin elinden çalınacak olmasının 27 Mayıs 1960 İhtilali sonraki ‘işareti’ oluyordu.
Bu dönemde Cami Yaptırma Derneği’nin; Ayasofya Camii’nin bahçesinde-cenup kısmında bir çıkıntı halinde bulunan yere, yeni cami inşası yapılmasınınAyasofya caminin güzelliğine hiçbir halel getirmeyeceği görüşünü, 14.7.1960 tarihli yazısı ile Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne yazan, o dönem Trabzon Mıntıka Müdürlüğü Vekili Akil Arıkan Bey’in, bu öngörüsü, Tarihsel Ayasofya yanı demek oluyordu fakat, “Duvarlarından resim çıkartılan Ayasofya’da ibadet olamayacağı düşüncesiyle Ayasofya Mahallesi Cami Yaptırma Derneği kurulması” aslında, “Tarihsel Ayasofya Camii’nden çıkıp gitmek” gibi bir şeydi ama, farkındalık yaşanamıyor;dernek-mahalleli; yetkililerce sahipsiz bırakıldıkları için, yeni cami yapılsın da nerde olursa olsun çizgisine ge(tiri)ldikleri için Mart-1961’ sonu Yeni Fatih Camii’ne göçüyordu!
Bu tarih öncesinde Trabzon Vakıflar Müdür Vekili Sebahattin Teomete’nin; Vakıflar Genel Müdürlüğüne, 7.1.1961 tarihli yazı ile sorup da, Ayasofya’da çalışmaları için “Kimden izin aldıklarını sorduğu İngiliz Heyet” için, cevap alamayışları yanında; 8 Mart 1961 tarihli yazıdaki, İngiliz Heyetinin çalışma izninin var olup olmadığı sorusuna da yine cevap alınamadığı bilenebiliyor.
1957-1962 yılları restorasyon yılları olurken, 1963 yılı, İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiliz ajanı, aynı zamanda Bizantist de olan David Talbot Rice’nın, emrinde görev yapan restorasyon direktörü David Winfield’in eksik kalan işlerini tamamlaması için yine Trabzon’a gelmesi oluyor; 1964 yılında Ayasofya; İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün gözetimine veriliyor; böylelikle de Fatih Sultan Mehmet Han’ın, ‘Trabzon’u fethinin bir hatırası’ da o olan Ayasofya Mescidi/camii, üzerinden 27 Mayıs 1960 İhtilali geçince müzelikoluyordu!
Menderes dönemi değil, İnönü döneminde:
4. Adnan Menderes Hükümeti Ulaştırma Bakanı (9.12.1955 – 25.11.1957) Arif Demirer’in oğlu olan ve Trabzon Ayasofyası’nıncamii olmasına karşı çıkmış bulunan Mehmet Arif Demirer; Ayasofya’nın camii olmaktan çıkartılması süreciyle ilgili olarak şunları yazıyor; “1957 yılında bir gazetede (Said Nursi’nin Risale-i Nurlarını basan matbaanın sahibi Sinan Omur’un gazetesi Hür Adam’da) Adnan Menderes’e manşetten çağrı: “Adnan Beyin Nurlu elleri ile…(Ayasofya yeniden ibadet açılır)” Burada söz konusu olan İstanbul’daki Ayasofya. İşte tam o günlerde (1957) 4. Adnan Menderes Hükümeti’nin (Babam bu hükümette Ulaştırma Bakanı idi) Milli Eğitim Bakanlığı, Bayar ve Menderes’in onayı ve talimatı ile, Trabzon’daki Ayasofya ile ilgili bir karar alıyor…cami olarak kullanılmakta olan bu kilisenin duvarlarındaki freskler uzman bir kuruluş tarafından restore edilecektir. Uzman kuruluş, Bizans tarihi ve sanatı konusunda büyük bilim adamı olan Talbot Rice’ın öğretim üyesi bulunduğu Edinburg Üniversitesi. Hazırlıklar tamamlandıktan ve gerekli protokol imzalandıktan sonra Edinburg Üniversitesi hocaları, Bakanlık Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü yetkililerinin denetiminde 1958 yılında freskleri gün ışığına çıkarmak için çalışmalara başlıyorlar…mevcut, protokol kayıp! Fresklerin ortaya çıkması nedeniyle binanın cami olarak işlevi ortadan kalktığından 1959 yılında cami ibadete kapanıyor. Ezan yasağını kaldıran Menderes’in kapattığı tek cami.” diyordu(1). Oysa, yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız gibi, Trabzon Ayasofya Camii, 1959 yılında/Menderes’cenamaza kapatılmamış, kısmen de olsa Mart 1961’e kadar Ayasofya Camii’nde namaz kılınıyordu.
Ayasofya’nın müze olma sürecinde Menderes dönemini tabii ki eleştirebilir, müze’ye dönüştürülebilecek çalışmaları başlattılar bile diyebiliriz ama, Mehmet Arif Demirer’in iddia ettiği gibi, Trabzon Ayasofya camii, ibadete Menderes’ce kapatılmıştır denilemez, demiyoruz. Tarihsel Ayasofya’dan cemaatin vazgeçmesi için yapılıp da 1961 yılında açılan, Yeni Fatih Camii mimarlarından Kemal Bektaşoğlu, kendisiyle yapılan bir röportajda; “Dönemin Valisi Vefa Poyraz (1961-1964) da “Bana kaynağını söyleyemeyeceğim bir yerden ödenek geldi. Yeni camiye başlayın ödeneği oraya aktarayım” diyerek bizleri teşvik etti. 1960 yılında 37 Bin Lira ödenek çıkardı. Bu parayla yeni camii inşaatına başladık. Bir yıl içinde camiyi ibadet edilir hale getirdik. Tabi Ayasofya Camii de geçici olarak ibadete kapatılmış oldu. David rahat çalışsın diye. Zamanla gördük ki Ayasofya cami olmaktan çıkmış, kiliseye dönüştürülmüştü.” diyordu(2). Sayın Demirer de zaten, açıklamalarının devamında, müze yapılması dönemi gerçeğini itiraf ediyor; “Freskler ile ilgili çalışmalar 1962 yılında tamamlanıyor…1964’de Ayasofya Müzesi olarak hizmete açıyor, Bakan Dr. İbrahim Öktem…” diyordu(3). Haliyle de Ayasofya, İsmet İnönü’nün başkanlığında Cumhuriyet Halk Partisi tarafından kurulan ve bir azınlık hükümeti olan 28. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti (25.12.1963 – 20 Şubat 1965) Milli Eğitim Bakanı İbrahim Öktem (11 Haziran 1963 – 20 Şubat 1965) döneminde müzeyapılıyor; 1964 yılında müze olarak ziyarete açılıp, Milli Eğitim Bakanlığı’nın; dolayısıyla da İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün gözetimineveriliyordu.
Vakıfların katkısı:
Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün, Ayasofya Camii İntifa Hakkı konusunda Ankara’daki Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne yazdığı 2.10.1965 tarihli yazıda; halk tarafından yeniden yapılan bir ‘Yeni Ayasofya Cami’ bulunduğundan; Eski caminin yeniden ibadete açılmasına lüzum ve zaruret bulunmadığı, eserin/caminin müze olarak kullanılması yerinde bir iş olacağı öngörüsü var ki, bu cevap; 28. İsmet İnönü Hükümeti’nden sonra görev alan, Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti’nin bitmek üzere olduğu Kültür(SÜZ) Turizm ve Tanıtmadöneminde yaşanılıyordu ama, Ayasofya o dönemde zaten müze idi, hem de bu durum; o dönemki Vakıflar Bölge Müdürlüğü; haliyle Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün de, “Ayasofya Camii’nden vazgeçmesi” demek oluyordu. Misyoner David Winfield’in, “AYASOFYA, TRABZON, 1961” başlıklı raporuna göre; EVKAF, yani Vakıflar Umum (Genel) Müdürlüğü’nün; Ayasofya Camii’nin restorasyonu için 90.000 liralık CÖMERT BİR BAĞIŞ YAPTIĞI açıklaması da var ki, Ayasofya’nın, Camii olmaktan çıkartılmasında 1961 yılı dönemindeki Evkaf/Vakıfların, “Ayasofya müze yapılsın katkısı(!)” demek oluyordu!
Sahtekârlık mı!
Ayasofya’yı müze’ye dönüştüren restorasyon için Edinburgh Üniversitesi Russel Trust Vakfı-David Talbot Rice ile, Türkiye’deki Eski Eserler Umum Müdürlüğü arasında bir protokol yapılıp yapılmadığı ise hâlen de belirsizliğini koruyor! Yapılmış bir protokol var mı(?) şeklindeki resmi yazılı sorum, hem Eski Eserler Genel Müdürlüğü, hem de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından resmen cevaplanacağına, aranıp, şifai olarak; –Ahmet Bey, evrak yok deniliyor ama, –Bunu resmi yazı ile belirtin cevabım ise cevapsız kalmasını halen de sürdürüyor. David Winfield’ın, restorasyon ile ilgili yazdığı raporlarda sözedilen ise, bir protokol değil, Edinburgh Üniversitesi ile Ankara’daki Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü arasında işbirliği yapılması oluyor.
Diğer taraftan, Mehmet Akif Bal Bey’in, Trabzon’un Kronolojisi isimli eserinde; David Winfield’e 6 Eylül 1957 tarihinde Trabzon Ayasofya Camii’nin mozayık temizleme işlerini yapma izni verildiği, Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi kaynak gösterilerek belirtiliyor. Yine aynı eserde, yine Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi kaynak gösterilerek, 30 Mart 1961 tarihinde Edinburgh Üniversitesi profesörlerinden Dr.Talbot Rice’e, Trabzon’daki Ayasofya Camii’nde arkeolojik sondaj ve harfiyat yapmasına izin verildiği de belirtiliyordu(4).
Bu noktada şu önemli oluyor: Eğer David Winfield’e, Trabzon Ayasofya Camii’nin mozayık temizleme işlerini yapma izni verilmişse, alınan mozayık temizleme izni, freskoların ortaya çıkartılmasına dönüştürülmüş; dolayısıyla da ortada büyük bir sahtekârlık bulunuyor demek oluyor! David Talbot Rice’e, 30 Mart 1961’de, binanın temelleri için harfiyat yapılmasına izin verildiği anlaşılabilirken, tam da bu tarihte; yani 1961 yılı Mart ayında Ayasofya Cami cemaati, “Namaz kılarken kafasında çekiç vurulmasından artık bıktığı için, Ayasofya camii’nden kaçmak zorunda kalıyor”, Yeni Fatih Camii’necemaat oluyordu! Şöyle ifade edersem de, David Winfield’e verilen, Ayasofya Camii’nde mozaik temizleme izni ya da şu bu, Ayasofya Camii’nden cemaatin temizlenme işi(!) olarak sonuçlanıyordu.
‘Ayasofya Camii’ne aslı inkâr ettirildi ama!’
Trabzon Ayasofya Camii, tıpkı İstanbul Ayasofya Camii gibi, göz göre göre camii olmaktan çıkartılıyor, yasal olmayan bir şekilde müze yapılıyordu. Devletin İki Bakanlığı arasında, adında sadece ‘Kültür’ bulunmayıp ‘Turizm’ de olanı, Vak(ı)f(lar)ı, Öz Yurdu’ndan kovuyordu!
Bu işlem en son ne zaman mı başarılmış! 28 Şubat 1997 darbe süreci günlerinde denilebiliyor. Üzerinden “Üç askeri, bir sivil darbe” geç(irtil)en Ayasofya’ya, aslı inkâr ettiriliyordu ama, 1996 yılı Refah Yol dönemindeki Vakıflar İdaresi’nin, ‘Vakıf mücadelesini’ hukuken başlatması sonrası Ayasofya Camii, 2012 yılında ‘tutsaklığından’ kurtuluyor; 2013 yılında ise cemaatine tekrar kavuşuyordu!
Ayasofya Gerçek Tarihine de bitirmeye yakın olduğum kitap eserimle kavuşacak İnşALLAH.