Ey insan, ey nas,
Düşün; düşünmemiz gerekiyor…
İnsanoğlunun “hiç ayakbasmadığı” bir gezegen,
Bu gezegene “ilk kez ayak basan” insanlar da “varsayıyorum…”
Böyle bir gezegene ulaşan insanlar,
Okumaya başladığınız bu “şiir/kitabı-eseri”,
Orada “buluyor” olsunlar da diyorum…
Gezegene “ilk ayakbasan” insanlar,
İnsanoğlunun gezegene daha önce,
“Hiç ayak basmadıkları” düşüncesinde “aynı fikirde” oluyor,
Fakat, buldukları “kitap/eser” delili konusunda,
Aynı düşüncede olmuyor, “farklı görüşler (tercihler)” ortaya koyuluyor…
Bir kısmı;
Gezegende “bulunmuyor ama, olmuş olması muhtemel” diyor,
Bir bilgisayar, yazıcı ve kağıtların,
Bilmem “şu kadar milyar yıl..” içinde,
“Kendiliğinden” ya da “Rastlantı, vb.” ile, “Şiir/kitap-eser” olduğunu “iddia ediyor”.
Böylelikle de, “Çok tanrı” varedilip, oluşturulan “inanç” yaşanıyor…
Diğer bir kısım ise;
“Şiir/kitap-eserin”,
“Sanatkârı olmadan/Kendiliğinden oluşamayacağını”,
“Bir/Tek Tanrı var”, “her bir eseri” yaptığını bildiren de “O” diyor,
“Varoluşu/Yaradılışı” seslendiriyor…
İşte…
Tüm “İnsanlık tarihi”nin özeti bu oluyor,
Yaşam/hayat bir “Tercih (Seçim) tarihi”,
“Kendi kaderini” yazmak, insanın “kendi elinde”,
“Kendim ettim kendim buldum” tarihi oluyor…
Kim ki “geleceğini/gerçeği kazanmak” istiyor,
“Göklerin ve yerin (Evrenin)” muhteşem varlıklarını anlatan “İki Kitabı”;
“Birincisi (İlki)” Kur’an-ı Kerim,
“İkincisi” Evren/Kainat kitabı olan “iki kitabı”,
“Mutlaka”, ama “doğru okuması” gerekiyor…
“İkinin Birincisi”,
İçinde “bilimsel yanlışlık” barındırmayan “tek/ilahi kitap” Kur’an-ı Kerim;
“Şura-11” ve daha pek çok ayet ile, “gökler ve yer/Evren”, “Yoktan” varoldu,
“En’am-95” ayeti ile de, “Varken” de “Yokolacak” diyor,
“Varoluş” ile “Yokluş/Diriliş”, toplamının adı, “Yaradılış” oluyor, da diyor…
“İkinin İkincisi”,
“Evren/Kainat Sistemi” oluyor;
“Gerçek Bilim ‘İlk Başlangıcımı/Varoluşumu’ kesinleştirmiş, görün artık” diyor,
“Sonumu” da arıyor, bulduğu “Yokoluş”, ama aynı zamanda, “Dirilişi” de öngörüyor,
“Varoluş+Yokoluş/Diriliş” toplamı “Yaradılış”; “İnsanın Gerçeği” bu oluyor diyor…
“Kendiliğinden oluş/Rastlantıcılık” değil, “Yaradılış”, laboratuara sokuluyor,
Deneyselleştirilip kesinleştirilmiş, CERN/İsviçre’de; hâlen de deneyselleştiriliyor, “Bazı kalpler/akıl” mutmain, “Bazı kalpler de (akıl da)” olmuyor;
Yaşam bu “iki tercih” arasında,
“Habil” ile, “Kabil” tercihleri oluyor…
“Akla uygun” tercihi;
“Birinci kitabın”, “Enbiya Suresi/52-67”inci ayetleri,
“Hz.İbrahim kıssası” gösteriyor,
“Kimi akıl” mutmain, “Kimi akıl da” olmuyor,
“Mutmain olmayan kalbe de yetmeli ama”, okuyunuz, yetmiyor…
Delikanlı yaşlarda “İbrahim”, zaman da yaklaşık MÖ.1800-2000,
Babasının ve kavminin karşılarına geçip taptığı heykellere “oyun oynadığı” bir gün,
-Şu heykeller de ne oluyor? diyerek “oradaki putları kırıyor”,
Belki “ona müracaat” ederler diye de kırmadığı “büyük putun” boynuna,
Diğerlerini “kırdığı baltayı” asıp oradan çıkıyor…
–Bunu tanrılarımıza kim yaptı (?) diye soran öfkeye,
Yaptıkları heykellere “tanrı diye tapan” insanlardan bir diğer kısmı,
-Bunları diline dolayan bir genç duyduk, kendisine İbrahim denilirmiş diyor,
O’nun hemen insanların gözü önüne getirilmesi isteniliyor…
-Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın ey İbrahim?” diye soruluyor,
İbrahim, kırmadığı büyük putu ve kırdıklarını putperestlere gösteriyor;
–Belki de şu büyükleri yapmıştır, onlara sorun, konuşabiliyorlarsa eğer diyor,
Bu cevabı ile de,
“Tanrı diye” kabul ettikleri heykellerinin,
“Şahitliklerini (işe yaramayacaklarını)” kendilerinden “kabul etmelerini” istiyor…
Kıssa (Enbiya Suresi/52-67’inci ayetleri kabaca) işte bu… İmdi:
Eyy “akıl”;
“Varsan”eğer “bul” ya da ”gör”,
Okuman gereken “Birinci Kitap” Kur’an-ı Kerim,
“Akletmez misiniz (?)” diye “sıklıkla da” uyarıyor…
Sahip olunanı “akıl ile”,
Bir “putun, diğer putları kıramayacağını” bilebilen putperestler (çok tanrıcılar),
“Kendi vicdanlarına” dönüyor,
“Zalimler bizleriz, bizler” diyor,
Fakat, “Akıl İbrahimi” olmayınca, “eski akıl/inanca” dönmeyi ‘tercih’ ediyor…
İşte, “Habil aklı”, buna karşın da “Kabil aklı” bu oluyor,
Bu “İki akıl” esasta, “Yaşam tercihleri” oluyor,
Ayetler Zariyat-49 ve Yasin-36,
Kur’an-ı Kerim, “Her şey çift yaratılmış” diyor;
Her ne varsa, “Çift çift” bulunuyor,
“İyi & Kötü”… “Proton & Anti-proton”,
“Bilgi & Bilgisizlik” zıtlığı şeklinde sürüp gidiyor,
“Bilgi/Doğru” her devirde “Tek”; “Bilgisizlik/Yanlış” ise, hep “birden çok” bulunuyor,
Tercihlerimiz “esasta”,bu “İki seçim” oluyor,
“Akıl/Doğru” olan “Habil olan”; “Kabil olan” ise, “Çarpık/Yanlış akıl” oluyor…
Kimi insan “Aklını” da, kendine verilmiş “nimet” olarak kabul ediyor,
Kimileri de, “nimetleri” kendinin sanıp, “tanrıcılık oynuyor”,
Eski Mısırlılar’ın inanışıyla da,
“Cennette oturmak” ile,
“Mezarda (Cehennemde) kalmak” arasında bir “yaşam tercihi (seçim)” yapılıyor…
Kalbi “mutmain” olanlar ile, olmayanlara,
“Nereden geldik, nereye gidiyoruz, kim varsa çıkıp söylesin?” diyenlere,
“Evren’in Şiirini” yazıyor,
Okunması gereken “iki kitabı”,
Anlatmaya devam ediyorum “iki tercihe”…
Uzak geçmişte, yaklaşık 13,5 milyar yıl önce,
Yaşamakta olduğum Trabzon, ve dahası,
Üzerinde doğup büyüdüğümüz gezegenimiz Dünya,
Dünya’mızın da içersinde yer aldığı Güneş Sistemi’miz,
Bu sistemin de içersinde yer alan galaksimiz Samanyolu, kısaca Evren’imiz yoktu…
Henüz daha bir “Gün”,
Ya da bir “AN” bile bulunmuyor,
“Hiçbir şey” yok,
Öyle bir “An” vardı ki, “dün” yoktu, “Yokluk”vardı.
Sözkonusu bu “Yokluk”tan “aniden” nasıl olduysa oldu (!),
Muazzam bir “patlama” meydana geliyor,
“Big Bang” da denilen “Büyük Patlama”,
Tüm “Zaman’ın”, “Madde’nin” ve “Enerji’nin”;
“Evren’in kökeni” oluyor,
“Yokluk”tan “Evren Sistemi”miz ortaya çıkıyordu…
“Büyük Patlama”dan sonraki ilk 10-43 saniye,
Evrenin ortaya çıktığı “(yaratıldığı) AN” oluyor,
“Bilgimiz” de zaten, 10-43’den sonra başlıyor…
10–43 saniye demek,
Bir “saniyenin” milyonda birinin,
“milyonda birinin”, milyonda birinin,
milyonda birinin, “milyonda birinin”,
“milyonda birinin”, milyonda birinin “onda biri” demek oluyor;
10-43 saniye “önce” her şeyin,
“Yoktan” “Varolduğunun kesin ve şüphe götürmez bir ifadesi oluyor…
Şu an “görünen görünmeyen” herşey;
Yıldızlar, gezegenler, uydular, “insanoğlunu” da meydana getiren “atom/lar”,
“Tüm madde” başlangıçta,
“Kuark-Gluon Plazması”, yani,
“Evren Çorbası” halinde bulunuyordu…
“Kuark’lar”, maddenin aslı olduğu varsayılan partiküller,
“Gluon’lar” ise, kuarkları ve protonlar ile nötronları
“Atom çekirdekleri” içinde bir arada tutan “kuvvet taşıyıcı parçacıklar” oluyor.
Güneş’ten bile milyonlarca kat “sıcak” ve “yoğun” bir ortam bulunuyor,
“Evren” sanki bir “Sis perdesi”nin arkasında gibi duruyor…
“Evren Çorba’sı”, önce beyaz, sonra sarı, giderek kırmızı bir renk alan,
Kalın bir “Sis’e (Buluta)”; radyasyona dönüşüyor;
Bu dönemdeki “Beyaz bulutlar (Sis)”,
“Evrenin sonu-yarılması” sırasında da görülecek olan,
Şiddetli radyasyon oluyor…
İlk başlangıçta tüm “Partiküller, Kuvvetler” (Atomaltı paracıklar) “tek tip” duruyor,
“Entropi”si maksimum değere yakın olan,
“Evren Çorba”sının içinde bulunuyor;
Hiçbir şey “gelişemiyor (oluşamıyor)”,
Evren/Kainat opak bir “Karanlık” içinde, “Karanlık çağ” varsa eğer bu oluyor.
Büyük Patlama’dan sonraki “ilk mikrosaniyeler”de,
Henüz “Işık” yok,
“Atom” yok, “Atom çekirdekleri” de bulunmuyor,
“Atom çekirdekleri”nin oluşturacak olan “Protonlar” ve “Nötronlar”,
“Hiçbir şey” henüz görünmüyor/du…
Büyük Patlama’yı izleyen zaman aralığında,
Evrenin “Genişleme hareketi” başlıyor,
Kur’an-ı Kerim’in, “Zariyat-47’inci ayeti” ile bildirdiği de bu oluyor,
“Girdap gibi” hareket eden;
“Kuarklar”dan, “Gluonlar”dan, “Elektronlar”, “Fotonlar”dan oluşan “ateş topu”;
“Evren Çorbası” “genişledikçe”,
“Sıcaklık düşüyor, soğuyor”,
“Simetri” bozuluyor,
İşte, bu “AN” öncesinde,
“Tek” bir çeşit “Kuvvet” ve “Tek” bir çeşit “Kütle” bulunuyor/du…
Kütleçekim, Elektromanyetik, Güçlü Çekirdek, Zayıf Çekirdek kuvvetler;
“Birleşik/Tek” halde, “ama Dört temel kuvvet” olarak bulunuyor,
Henüz birbirlerinden ayrılmamışlar, “Tek Kuvvet (TEO)” halinde duruyor/du.
“Evrenin sıcaklığı” 10 -27 K’e düşünce, “Simetri bozulumu” başlıyor,
Bu sıcaklığa kadar, “Birleşik/Dört temel kuvvetin” ayrılması başlıyor…
“İlk olarak” en zayıf en yaygın kuvvet, Kütleçekim kuvveti,
Diğer “üç kuvvetin” oluşturduğu “tek tür kuvvet”ten (GUT), yani,
Elektrozayıf kuvvet (Zayıf Çekirdek kuvvet+Elektromanyetik kuvvet) ve
Güçlü Çekirdek kuvvetbirleşiminden ayrılarak,
“Bağımsız kuvvet” haline geliyor;
Sonrasında “Elektrozayıf kuvvet” “iki bileşenine”,
“Zayıf Çekirdek kuvvet” ve “Elektromanyetik kuvvet”e parçalanıyor (ayrılıyor),
Bu şekilde “tek/birleşik kuvvet”ten,
“Dört temel kuvvet”ortaya çıkıyor,
“Yaralışın Altı Günü”nden “Birinci Gün” bu noktada bitiyor…
Bu noktada soru şu: Eğer bir “Tasarım (Yaradılış) olmasaydı,
“Dört Temel Kuvvet”in özellikleri başlangıçta farklı olsaydı; mesela bir örnek:
Eğer “Kütlesel Çekim Kuvveti daha zayıf”olsaydı;
“Genişleme” o kadar hızlı olurdu ki, Yıldızlar oluşamaz; Yıldızlar yoksa “Ağır atomlar”,
Ağır atomlar da yoksa, “Yaşam/Biz” olmazdık; olduğumuz için “TANRI” var…
“Birinci Gün”de Atomaltı parçacıklar, “Atom çekirdeği” ve “Atom” oluşmamış,
“Hızla soğuma” Atomaltı parçacıkları, onlar “Proton” ve “Nötronları” oluşturuyor,
“Proton” ve “Nötron” oluşumundan kısa bir süre sonra da,
“Atom çekirdekleri” oluşuyor;
“Atom çekirdekleri” de, “Elektronları” çekerek “Atom”u oluşturuyor,
Böylece, Büyük Patlama’dan “300.000 yıl sonra “İlk atom/Hidrojen atomu” oluşuyor.
Bu sebeple Bilim, Evrenin “başlangıç maddesi” “Gaz(Hidrojen)” diyor,
Kur’an, “Fussilet/11’nci ayetiyle” bildirilen de, “Duman’ı (Gaz’ı)” olduğu oluyor.
“Atom” ortaya çıkarken, “Işık” da ortaya çıkıyor; Evrenin “madde dönemi” başlıyor,
“Yaralışın Altı Günü”nden, “İkinci Gün” de bu noktada bitiyor…
Evrendeki bu “ilk ışık”,
2,7 Kelvin (–2700) sıcaklığa karşılık gelen,
“Kozmik Mikro Dalga Fon Işınımı”, Evrenin/uzayın her yanını dolduruyor,
Böylelikle Evren, “Karanlık”tan aydınlığa çıkıyor,
“Evrenin perdesi” açılıyor, “yaşam” daha o zaman, “yaşamaya” başlıyordu.
İşte…
Evren “nereden geldi (?)” sorusunun cevabı,
Onun bir “Yokluktan (hiçlikten)” ortaya çıktığı oluyor;
Sıfır hacım, “Yokluk” anlamında,
Evren, “Yokken” Varoluyor (ortaya çıkıyor)…
Fakat, Evren’in “Yokluktan” ortaya çıkması da yetmiyor, Bir başka mucize daha,
Diğerlerinden “daha yoğun madde içeren” bölgelerin de ortaya çıkması gerekiyor,
Kozmik Gaz’daki ilk yoğunluk (sıcaklık) farkları ancak,“ilk yıldızları” oluşturabiliyor,
“Yokluktan (Hiçlikten) her şey/Evren Sistemi” oluşuyor; böylece,
“Yaşam (Varoluş)” ve “Ölüm (Yokoluş/Diriliş) Sistemi” kuruluyor…
Bu sistemi, “Yokken” kim ortaya çıkarıyor (?),
Sonsuz “yoğunluk ve sıcaklıktaki” o muazzam “maddeyi”,
İğne deliğinden bile “küçük bir hacmin içine” kim sıkıştırıyor (?),
“Büyük Patlama’dan (Yokluktan) önce” ne bulunuyor (?),
“Kim yapmış (?)”, “Nasıl oldu (?)”, “Neden yapmış” da, sorularımız oluyor…
Kim yaptı (?), neden yaptı (?), nasıl oldu (?) sorularından,
Nasıl oldu (?) sorusunun “Büyük Patlama’dan” sonraki safhasını “bilim” bilebiliyor;
10-43’üncü saniye ile, “Sıfır (0) saniye” arasında ise, Bilim yetersiz kalıyor,
“Sıfırıncı saniye” ve “arkasının” izahında, “Kim yaptı (?)” sorusunun,
“Yokluktan önce” ne vardı sorusunun cevabı ortaya çıkıyor,
“Bir Yaratıcı!”… İsteyerek veya istemeyerek bu “gerçek” kabul ediliyor,
Yapan da zaten, “Şura-11 ayeti”ne göre;
“…gökleri ve yeri yoktan yaratan(ım)…”;
“Hadid-3 ayeti” ile de, “O”, “Yaratıcı olan”;
“İlk’im, Yokoluş sonrası geriye kalacak Ahir’im, herşey varlığımın delilidir” diyor.
Yokluktan “Varoluşu” sağlayan bu “İlk Sanâtkar”,
“Herşeyi yarattığını, kendi ismini de”bildiriyor:
“Zümer-62’inci ayetinde”, “Allah her şeyin yaratıcısı…” diyor;
“Bakara-255” ile de, göklerde ve yerde “Tek Allah”, “Tek Tanrı” olduğunu bildiriyor,
Büyük Patlama ile doğan “Zaman’dan(t=0’dan) önce”varolan sadece,“O” oluyor…
“Kur’an”ın, “Mü’min-68 ayeti” “bildirisiyle de”,
“..O, herhangi bir işin olmasını dilediği zaman yalnız Ol der, o da oluverir.” oluyor,
“O”nun, “Kün=OL” emri ile de “Varoluş (Yaratılış)” başlıyor, “her şey” oluveriyor;
“Bilim”, “Yasin-82”de bildirilen” “Aniden oluş” için; “Kur’an, doğru söylüyor“ diyor,
“Evren Sistemi (her şey)”, aniden patlamayla (Big Bang), “Yok”tan “Var”a çıkıyor…
Binlerce yıl öncesinin “Yakındoğu kültüründe” yer alan,
“Tanrısal sözün yaratıcı gücü” olarak tanımlanan olguya göre de;
Yaratıcı’nın, “Bir söz”;
“OL” sözü söylemesiyle, “Tasarlanan” şey “anında” gerçekleşiyor,
“Bilim”,istese, istemese de,“Kur’an-ı Kerim” ile buluşuyor…
Bu satırlar yazılırken bile “Bilim”, CERN deneylerinden bildiriyor:
Eğer “Madde” ve “Anti-madde” başlangıçta, “aynı miktarda” ortaya çıkmış olsaydı,
Yaşadığımız Evren “varlık halini” alamazdı diyor.
“Anti-madde” “dışlanıyor”, Tanrı vergisi “madde fazlası” “kalıyor”,
“Emanet (Geçici) olarak bulunduğumuz” Evren Sistemi’miz doğuyordu…
Bilim(ciler), “dışlanan” anti-maddeye (anti-evren/karşıt evren’e) ne olduğunu arıyor,
“Esas Kalma/Ahret Yeri” olan “Karşıt Evren’i”, neredeyse bulacak gibi de duruyor,
“Evrenimizin kıyısında (dışında)” olması öngörüsüyle, Kur’an’a yaklaşıyor olsa da,
Yapısının, Geçici Evrenimizin’aynadaki aksi gibi söylemiyle, O’ndan uzaklaşıyor ama,
Kur’an; “İmran-133”deki, “farklılar” bildirisiyle, Bilim “Gerçek Bilime” çağrılıyor…
“Akletmek” isteyenler için sadece, “Evren”in “Varoluş” mucizesi bile yetiyor,
“Ben inanıyorum” demek;
T=0’dan sonra, “Saat/Zaman” çalışmaya başladıktan SONRA, Varım demek oluyor.
“Ben inanMıyorum” demek ise;
T=0’dan, “Zaman” başlamadan ÖNCE Vardım; “Ben tanrı’yım” demek oluyor…
“Gerçek Bilim” denilen “nimet” ise, kimseye;
T=0’dan “ÖNCE Vardım” dedirtmiyor, ama;
“Akıl” denilen “unsur”, “nefse” yenilip “Çarpık Akıl” olunca,
“Doğru”yu algılayabiliyor olsa da,
“Yanlış (Seçim) Tercih” yapabiliyor…
Bu yazılan “Şiir” ama, Ben, “Şair” denilenlerden olmuyorum,
Kur’an’dan “ilham/bilgi” alıp, asra seslenenlerden oluyorum;
Şiir, “Mehmet Akif Ersoy şiirleri” gibi, ‘bilgilendiren şiirlere’ diyorum,
Okuduğunuz bu “Şiir/örneği”bir ilk; Ben “Ahmet (Musaoğlu) Trabzoni” yazıyorum,
Okunması gereken “İki kitabı” anlatmaya, ‘yeniden başlayana’ kadar, imdi susuyorum…
Ahmet MUSAOĞLU / 19.11.2010