Barnaba(s) İncili iddiası konusunda bir yazı yazmayı birkaç kez düşünmüş, yoğunluğum sebebiyle de yapamamıştım. Bir tek yazıyla ‘kalırmıyım’ henüz bilemiyorum ama, bu konuda bir yazım olsun isteğimi imdi yerine getiriyorum.
Bunu yaparken, Barnabas İncili “sorununu”, bugüne değin hiç öngörülmemiş bir şekilde ortaya koyacağım da; “Balığın/Alığın algılaması gerekmiyor”; ‘Hâlık rızasını’ kazanmak için konuşup yazıyorum, yoksa başka bir amacım bulunmuyor…
***
Nedir bu ‘Barnaba İncili?’.. Müslümanlar açısından ‘konumu’ nedir!!..
Barnabas İncili için; “Katolik Kilisesi/Vatikan tarafından yasaklanan İncillerden birisi” deniliyor. Asıl adı Joseph (Yusuf) olan; kimilerince Hz.İsa’nın ‘Havarilerinden/öğrencilerinden’, kimileri tarafından da, ‘Havarilerinin öğrencileri olan 70’lerden’ biri denilen Barnabas tarafından yazıldığı iddia ediliyor.
Barnaba, “teselli oğlu” anlamında, ona sonradan verilmiş bir lâkaptır da deniliyor. Barnabas’ın, Kıbrıs’lı olduğu, Kıbris’ta öldürüldüğü de söyleniyor. İsmi Joseph (Yusuf) ya da lakabıyla Barnabas, ‘esas’ olan da, sözedilen şahsın bir Yahudi olduğu oluyor. O’na atfen söz edilen İncil için; Vatikan/Kilise tarafından; “apokrif”; yani, varlığı kabul edilen, ancak içeriği Vatikan tarafından kabul edilmeyen; “halktan gizlenmiş İncil”deniliyor. Hıristiyan halktan gizlenilmesinin sebebinin ise: ‘Barnabas İncili’nde, Vatikan/Katolik Hıristiyanlığın inanç akidesinden olan ‘Teslis inancı’nın reddedilmesiolduğu da ileri sürülüyor. Hz.İsa’nın, “Tanrı veya Tanrı oğlu” olduğu değil, “Peygamber/İnsan” olduğu; haliyle de, Barnaba İncili’nde; teslis inancı ve benzer tevhid(-Allah’ın Birliği-)’e aykırı yaklaşımlara karşı tam bir ‘karşı duruş’ var deniliyor. Kısaca da, ‘Barnabas İncili’nin; ortak özellikleri ‘Pavlos yaklaşımını benimsemek olan’ kabul edilmiş 4 İncil’den farkı bu; bu noktadan hareketle de; “İslam inancına yakın” olduğu iddia ediliyor…
***
Ülkemizde, ‘Barnabas İncil’inin “Gerçek İncil” olduğu iddiasını “sırtlamış” isimlerden ikisi; bu konuda iki adet kitap yazan, “Zaman Gazetesi” bünyesindeki Aydoğan Vatandaş ve de Hakkari’de, 1981 veya 1983 yıllarında ‘bulunduğu çelişkisi de’ olan Barnabas İncil’inin bazı sayfalarını okuduğu-tercüme ettiği söylenilen, Aramice uzmanı (Profesör.Dr.’da denilmesine rağmen YÖK’te kayıtı bulunmayan/Profesör olmayan), Hamza (Pektaş) Hocagil oluyor. Bu iki isme paralelolarak, konuyu/sorunu “sırtlamış” bir başka isim olarak da, Bediüzzaman bağlılarından diyebileceğimiz merhum Sadrettin Yüksel Hocanın oğlu sosyolog-yazar Müfit Yüksel görülüyor! Ayrıca da, İslam âlemindeki Müslümanlarının hepsinin değil, “sadece bir kısmının beklediği” kurtarıcı/Mehdi’nin farklı bir versiyonunu anlatan “Mehdix” isimli kitabındaki kurguyla, “dünyanın kurtarıcısı Mehdi” olarak, 2020 yılındaki Genelkurmay Başkanı Mehdi’yi gösteren, Ülke Tv. Programcısı Turgay Güler’de izlenilebiliyor! Hazırlanan müsait ortamda kendisine yer bulanlardan biri ise, Uludağ Üniversitesi hocalarından Prof. Dr.Mehmet Çelik oluyor..
Sözkonusu bu isimleri burada konu edinmeyeceğim, ama bu isimlerin, “Barnabas İncili” denilen İSLAMDIŞILIĞA, insanımızı “inandırmak için” için ellerinden gelenden fazlasını yaptıklarını söyleyeceğim, söylüyorum.
***
Öykünün merkezinde, Aramice (Hazreti İsa’nın konuştuğu dil) uzmanı olduğunu; ayrıca da profesör olduğunu da ileri süren ama profesör olmayan Hamza Hocagil yer alıyor. Kendisini de konuyu da araştıran gazetecilere göre: “Hocagil’in iddiasına göre Barnabas İncili, dünyanın dört ayrı yerinde gizlenmişti. İlk nüsha 1982’de Uludere’de, ikinci nüsha 2002 yılında İsrail’de Taberiye Gölü’nün yakınlarındaki Davut’un sarayında, üçüncü nüsha 2007 yılında Arabistan’da, dördüncü nüsha ise Irak Kürdistan’ındaki Zaho kenti yakınlarında bulunmuştu.. Ve Uludere’deki mağaradan çıkan kitabın 2 bin yıllık olduğunun Zürih ve Oklahoma’daki üniversitelerde yapılan karbon testleriyle ispatlandığını da iddia ediyordu. Şahit gösterdiği kişi İsmail Hakkı Şengüler’di. Ancak Şengüler ölmüştü. Zaten Hocagil’in, olaylara tanık olarak gösterdiği kişilerin ortak noktası hepsinin vefat etmiş olmasıydı. Tanık gösterdiği kişiler; Turgut Özal, Eşref Bitlis, Sakıp Sabancı, Hafız Esad, Mehmet Ali Arslan, Ferhan Babat, Sami Karamısır, İsmail Hakkı Şengüler ve Bahadır Alkım idi. Bir başka tanık Viktoria Rabin de öldürülmüştü! Hocagil’in, uzmanı olduğu söylediği dil olan Aramice de artık kullanılmayan, ‘ölü bir dil’di. İsmail Hakkı Şengüler’in oğlu Alaattin Şengüler’i bulup karbon testi iddiasını ona sorduk. Şengüler, Hocagil’in söylediklerinin tam aksini söyledi: “Babam herhangi bir üniversitede karbon testi yaptırmadı. Hamza Hocagil, ‘Ben karbon testi yaptırdım, kitap 2 bin yıllık çıktı’ demişti” dedi. Hocagil’e “Buna ne diyorsunuz?” diye sorunca bu kez yine vefat etmiş bir şahsın, arkeolog Bahadır Alkım’ın karbon testi yaptırdığını iddia etti. Uludere’de yaptığımız araştırmalar sonucunda Barnabas İncili olduğu ileri sürülen kitabı 1982 yılında bulan kişilerin Halil Şahin ve Agit Papur olduğunu öğrendik. Bu iki kişi, Çözüm Süreci’nden önce (1984-2013 arasında) çatışmaların yoğun olarak yaşandığı Bestler Dereler Bölgesi’nde yer alan Ayrım Köyü ahalisindenmiş…Halil Şahin’in bir süre Şırnak’ta ikamet ettiğini, sonra öldüğünü öğrendik. Agit Papur da vefat etmiş. Kitabın teslim edildiği Babat aşiretinin eski reisi Ferhan Babat’ın oğlu Hazım Babat da Barnabas İncili ile ilgili sorularımıza yanıt vermek istemedi. Barnabas İncili olayını araştırmaya, Abdurrahman Şimşek’in Uludere’deki mağarada bulunan kitabın fotoğraflarına ulaşması üzerine başlamıştık. Kitabın bulunduğu dönemde jandarma tarafından çekilen fotoğrafları uzmanlara gösterdik. İncil, Hamza Hocagil’in iddia ettiği gibi Aramice değil, Süryanice yazılmıştı. Yani kitap Barnabas İncili değildi, daha sonraki dönemde yazılmış bir Süryanice İncil’di. Kitabın Genelkurmay’ın kasasında olduğu ileri sürülüyordu, ancak bu iddiayı doğrulayan bir bilgiye de ulaşamadık. Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Barıştepe köyündeki Mor Yakup Manastırı’nın Rahibi Edip Daniel Savcı ile de görüştük. Daniel Savcı 27 Kasım 2007’de dört silahlı adam tarafından kaçırılmıştı. Savcı’nın kaçırılması olayı, Barnabas İncili efsanesiyle ilişkilendirilmişti. Ne var ki Rahip Savcı, bu iddiayı saçma buldu. Gösterdiğimiz fotoğrafları da uzun uzun, dikkatle inceleyen Savcı, kitabın Doğu Süryanileri’nin kullandığı ‘Estrangelo yazısı’ ile yazıldığını söyledi. Bu da mağarada bulunan İncil’in Barnabas İncili değil, sonraki döneme ait bir Süryani İncili olduğunun bir başka kanıtı. Görüştüğümüz isimlerden biri olan arkeolog Orhan Demirci de Uludere’de bulunan kitabın Barnabas İncili olmadığı kanısında. Demirci, “O kitabın Aziz Barnabas döneminde yazılmış bir kitap olmadığını kesin. Kemik dışında, organik malzemeden yapılmış bir materyalin 2 bin yıl boyunca bu kadar sağlıklı kalması mümkün değil” dedi.” deniliyordu (Ferhat ÜNLÜ: Barnabas İncili’nin şifresi”, Sabah, 19.04.2015)
***
Ortada olmayan bir “şey”, okuyucu ve izleyicilere “inandırılmak” isteniliyor. İsa’nın “madalyonunu da” bulmuşlar ama (!), daha değerli de olması gereken bu parçanın peşine nedense de düşülmüyor. Kaybedildiği söylenilen bir köpeğin peşinden giden “kimilerinin”, bir mağarada, 150 metre derinlikten sesi sayesinde, iple de inilerek (!), ‘Barnaba İncili’ bulunuyor(muş)! Orada, bulunduğu söylenilen bir ceset, rahip elbiseleri de var(mış) ama, nendense onlar hiç konuşulmuyor. Varsa da yoksa da, “Barnabas İncil”i denilen bir “hurafe” öne çıkartılıyor. Bu HURAFE, “Özel Harp Dairesi” gazıyla da “birleştirilerek”, ileri sürülenlere “lezzet!!” kazandırılıyor!
Nasıl bir akıl buna inanır bilemem değil, biliyorum da (!), “sözde İncil” “KOZMİK ODA’dan” çıkarılınca (!), “Hıristiyanlığın tarihi değişecek”, hatta “toptan Müslüman olmaları da” sözkonusu oluyormuş.
Oysa, ortada bir kandırmaca var, çünkü, sözedilmesi gereken, “Hıristiyanlık değil, Katolik Hıristiyanlık” olduğu gerçeği gizleniliyor. Ortadaki iddiacıların, amaçladıklarının, “Da Vinci Şifresi kitapları ve filmiyle” amaçlananın “aynı olduğu”; tıpkı da, “Aytunç Altındal’lı çalışmalar” gibi, “sadece kötü” o olduğu kabul edilen “Katolik Hıristiyanlığa” yapılan ‘saldırı’ olduğu için de, ünlü “Katolik Hıristiyan aktör Mel Gibson”, Hzi.İsa’nın, “Tanrı ve Tanrının oğlu” olduğu şeklindeki “inancına/akidesine” yapılan saldırılara karşı, “Mesaj-Tutku” filmini çekerek, “nefretini” kusuyor! Katolik Hıristiyanlık, “inançlarına” yapılan saldırılara karşı “nefsi müdafa” yaparken, ortadaki, “Küresel Tek Dil-Devlet-Din” kurulması amacını; bir başka deyişle, “Babil Sendromu çözümü” amacını göremeyen ya da -kalpleri ben bilemem- “görmek istemeyen” bazı “Müslüman” olarak tanıdığımız-bildiğimiz insanlar; dolaylı olarak ya da direk olarak, “Katolik Hıristiyanlığa” paralel olarak “İslam olana da” yapılan, “Fundemantalist Anglosakson-Judea ortaklığı” saldırılarına “destek” veriyor.
Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, kendinden önceki “orijinal mukaddes kitaplarda”, Hz.Peygamberin “bildirildiğini” bize bildirmesine rağmen de kimileri nedense, “Barnabas İncili’i Hz.Muhammed’i bildiriyor” ya da “Kur’an ile uyumlu” iddialarını durmaksızın ileri sürüyorlar ki ben şahsen bu gayretleri “samimi/doğru” bulmuyorum..
Mehmet Akif’inin “meali”nin yakılmasında ismi geçen, Hamza Hocagil’in “patronu” Malatya Eski Milletvekiliİsmail Hakkı Şengüler… Oğlu Zaman Gazetesi kurucularından olan Mehmet Ali Aslan.. Zaman Gazetesi’nde yazarlık yapan Özel Harpçi Sami Karamısır … Hakkari’de bulunduğu iddia edilen Barnaba İncil’i satın almak isteyen (Zaman Gazetesi Yazarlarından) Ahmet Ersöz..
O dönemde Hakkari sınırları içinde olan Uludere yakınlarında bir mağarada, bir köpeğin peşinden gidilerek bulunan (!) ‘Barnaba İncili’ iddiaları arasında sözedilen isimler arasında ayrıca Ergenokon örgütü, Veli Küçük isimleri de bulunuyor.
Özel Harpçi de olan general Sami Karamısır Paşa ismini, Harp Akademileri’ndeki “toplantıdan/1961”den.. siyasi partilerin İsmet İnönü tarafından durdurulduğu açıklamalarından biliyoruz. Sonrasında, 1981 kışında, Uludere yakınlarında bir mağarada bulunan ve kasti bir şekilde ‘Tevhidi İncil’ denilen “Barnabas İncili”nin bulunması iddiası ve de sonrasında –parayla almak isteyenlerin eline geçmeden– Jandarmanın eline, oradan da, “Genelkurmay Harp Dairesi”nin eline geçmesi sonrasında ‘para ile elde etmek isteyenlerin’ 1986 yılında Turgut Özal’a ulaşmaları ve Özal tarafından da, Sami Karamısır Paşa’ya gönderilmelerinde ve “sözde Tevhidi İncil” Barnabas İncili’nin tercüme çalışması hadisesinde de bilebiliyoruz. 1993’te Zaman Gazetesi’nde “Yazarlık” yapmış olan Sami Karamısır, Eylül/1995 tarihinde toprağa verilirken, cenazesinde Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Prof. Dr.Nevzat Yalçıntaş , İhlas Finans Başkanı Ali Coşkun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zaman Gazetesi Genel Müdürü Hüseyin Gülerce, Yayın Yönetmeni Abdullah Aymaz’da bulunuyordu. Karamısır, vefatından kısa süre önce, Zaman Gazetesi’nin düzenlediği bir seminerde verdiği dersin özeti arasında; “Kimimiz Batıcı, kimimiz milliyetçi, kimimiz de Müslümanolarak tanınırız. Bölünme bazı durumlarda ülke için tehlikeli oluyor. Peki bu bölünmeyi kim önleyecek? Bu bölünmeyi hoşgörülü Müslüman aydınlar önleyecektir. İşte Fethullah Hocaefendi çok önemli adımlar atıyor. Kurduğu diyaloglar birçok bölünmenin önüne geçiyor.” ifadeleri de yer alıyordu (8). Öncelikli şu ki: Bir Müslümanın ne işi olur “Barnabas İncili” denilen hurafeyle? Çünkü, “Protestan Hıristiyanlık/Yahudiler”, Barnabas İncili için “ürettikleri”, “Tevhidi özellik taşıyor” iddiasıyla, Katolik Hıristiyanların, yani Kilise/Vatikan’ın, ‘Tanrı İsa’ inancını yıkarken, aynı zamanda Müslümanları, Pavlos’tan (Katolik itikadıkurucusu) önce “Tevhid vardı” yalanıyla reforme ediyor. “Hakiki İncil (kandırmacası) havucu”, yani “Tevhid” iddiası/yalanıyla, “Yahudilerle” Müslümanları “aynileştiriliyor” Rahmetli Sami Karamısır…Eğer “yaşasalardı” kendilerine; “asıl hangi bölünme tehlikeliymiş?” diye sorardım. Bütünlüğü koruyan ‘İslam’ bölündüğü; milletin ‘dini çalındığı’ için ülke bölünüyor!.. Müslüman olan ‘Protestanlaştırıldığı (reforme edildiği)’ için bu/nlar oluyor. Mahzun Kırmızıgül filmi “New York’ta Beş Minare..”de, ‘Müslüman kızın’ Hıristiyan erkekle evlenemeyeceği Kur’an yasağı (Bakara-221)” delindi ama, hiç kimsede “tıs” yok… “hangi bütünlük” ya da “neyin/kimin için bütünlük.” (Ahmet Musaoğlu: İsmet İnönü.. Sami Karamısır.. Erbakan Hoca, 06.01.2011)
***
Sahnede “ortaya karışık” bir durum; kimin ne yaptığı Bendenizi çok da ilgilendirmiyor. Konunun Beni ilgilendiren yönü; “Barnabas İncili” denilenin, “Tevhidi yansıttığı” iddiası üzerinden “İslama saldırı” yapıldığı düşüncem oluyor. Bu sebeple, kendilerine “Kurtarıcı” olarak Hz.Muhammed (Sav.) yetmeyip de, “Kurtarıcı” olarak, “Nüzül-i isa ve Mehdi” bekleyenlere; en az bin küsur yıllık tarihe dönüp de bir bakın, onlarca asırdan fazla “Kurtarıcı” bekleyenler hep olmasına ve her birinin de ölüp gitmelerine rağmen, “gelip giden” hiç olmadığı gerçeği de ortada, neden “Akletmezsiniz?”; “Kurtarıcı, sadece Hz.Muhammed’dir, başka kimse beklemeyin, yazık ediyorsunuz ‘din sadece o olan’ İslam’a” diye sesleniyorum…
Akledemeyiş, “Barnabas İncili” “Kozmik odada ya da değil, deyip dursun, Biz, ortadaki ‘Barnabas İncil’İni; İngilizce’den çevirisini Mehmet Yıldız’ın, Önsöz ve Dip Notlarını –Zaman Gazetesi yazarı– Ali Ünal’ın yazdığı, Elif Kitabevi, Milenyum Yayıncılık tarafından çıkartılan ve 7. Baskısı, 2006 yılında İstanbul’da çıkartılan “Barnabas İncili” üzerinden de gelen “Tevhid(İSLAM)dışılığı” ortaya koymaya çalışacağız…
Barnabas ‘Havari mi Havari değil mi :
Bizim “Barnabacılar”; mesela da, Müfit Yüksel, Prof.Dr.Mehmet Çelik gibiler, Barnabas için, “İsa’nın Havarisi değil”, yani, “onun döneminde yaşamadı” diyorlar ama, “Barnabas İncili” denilen kitapta bizatihi “Barnabas”; –Ben Havariyim diyor:
“Nasıralı İsa’nın Havarisi Barnabas…” (s.55)”.
Kitabın yazarı Barnabas, kitabında kendisini; 12 Havari’den –İsa’nın görüp yaşadığı kişilerden – biri gösteriyor :
“İsa…Havariler diye adlandırdığı, aralarında çarmıha gerilip öldürülen Yahuda’nın da bulunduğu oniki kişi seçti. Adları budur: Balıkçı iki kardeş Andreas ve Simun (Petrus), vergi maltezimi Matta ve bu kitabı yazan Barnabas, Zebedi’nin oğulları Yuhanna ve Yakup, Tomas (Taddeus) ve Yahuda, Bartolomeus ve Filipus, Yakup ve hain Yahuda İskariyot. Bunlara her zaman ilahi sırları açıklardı; fakat, zekatları (toplayıp) dağıtmakla görevlendirdiği Yahuda İskariyor her şeyin onda birini çalardı.” (Bölüm-14, s.70; Ali Ünal Dip not 27: Diğer İnciller’de Havariler içinde –tabii olarak- Barnabas’ın adı anılmaz; onun yerine Gayy’ur Simus diye bir ada rastlanır).
NOT : Eleştirmekte olduğumuz ‘Barnabas İncili’ kitabına Önsöz ve Dip Not yazan Ali Ünal; sayfa 43’de; “..eldeki İncillerin birbirlerinin aynısı ve birbirleriyle her bakımdan ittifak içinde olmamaları, bu İncillerin Kur’an’da sözü edilen Havarilerce yazılmadığını ortaya koymaktadır. Eğer, gerçekten BARNABAS bu Havarilerdense ve yazdığı İncil günümüze kadar değişmeden geldiyse, onun Hz.İsa ile ilgili yazdıklarına çok büyük oranda güvenebiliriz demektir.” diyor. Ali Ünal, kullandığı bir “EĞER” ŞARTLARI ile, Barnabas hurafelerini kabul etmemizi istiyor. “Eğer Havari ise” ve “Eğer Barnabas İncili bugüne kadar hiç değişmeden geldiyse” kabulleri, ispat için “ölçü” olamayacağı için, Ali Bey, bu öngörüsüyle -bence- iyi niyet taşımayışını sergiliyor. Bağışlanmak dileğimle şunu söylemek isterim; “Hâlam…(bilmem nesi olsaydı) amcam olur” olmaz… Zaten, Ali Ünal’ın, sayfa 51’de, yaptığı; “Barnabas’ın bizzat kendi yazdıklarından anladığımıza göre Pavlos’la bir süre arkadaşlık yapmış…Pavlos Tevhidi Şirk’e çevirenlerin başında yer alırken, Tevhid’den kopmayan Barnabas ise, Hz.İsa’nın gerçek dinini, ona inananlar Şeytan’a kanmasınlar diye yazıya geçirme gereği duymuştur. Barnabas gerçekten…Hz.İsa’nın Havarilerinden midir? Buna ‘evet’ veya ‘hayır’ da diyemiyoruz (ARA NOT: Ali Ünal, bu görüşüne yazdığı Dip not 10’da: …Her halükârda, barnabas’ın Hz.İsa ile birlikte bulunduğu -12 Havariden biri olsun olmasın- kesin derecesine yakın bir ihtimal göstermektedir, demektedir)…Hz.İsa hakkında gerçekten değerli bir araştırma yapmış bulunan Muhammed Ata’ür-Rahim Barnabas’ın Havariliğini kabul etmekte ve onun İncil’i hakkında özetle şu bilgiyi vermektedir: Barnabas İncili, İsa’nın bir şakirdi, yani zamanının çoğunu, mesajını yaydığı üç yıllık süre içinde bizzat İsa’nın yanında geçiren bir adam tarafından yazılmış ve bugüne kadar gelmiş, bilinen tek İncil’dir. Kabul edilmiş dört İncil’in yazarlarının aksine, o İsa ile doğrudan teması olmuş ve öğretisini doğrudan İsa’dan almıştır.” Okuduğunuz gibi de, Ali Ünal Ata’ür-Rahim denilen kişi üzerinden de hem Barnabas’ı, hem de yazdığı ileri sürülen Barnabas İncili’ni “temize çıkarmakta”, kabul edilmesi gerekenler olarak öngörmektedir.
Barnabas ‘Havari ya da değil’, ama Hz.İsa ile çağdaş:
Barnabas ‘İsa ile’ konuşuyor:
“Bunu yazan gözyaşlarıyla İsa’ya yaklaşıp, dedi: “Ey muallim, bana söyle, sana ihanet edecek olan kimdir?” İsa cevap verip, dedi: “Ey Barnabas, şimdi senin için onu bilmenin zamanı değildir..” (Bölüm-72; s.160)
İsa ‘Barnaba ile’ konuşuyor:
“O zaman bu (satırlar)ı yazan (Barnabas) dedi: “Yazıklar olsun reislere! Çünkü, Cehenneme gidecektir onlar.” İsa, onu azarlayarak dedi: “Böyle demekle aptallaşıyorsun, ey Barnabas!..” (Bölüm-88, s.184).
İsa Barnabas’a, “İncilimi yaz” diyor:
“İsa ile yaptığım konuşma ve görüşmelerde gördüğüm ve duyduğum gerçeği yazıyorum.” diyor (s.55).
“Ve, İsa bu (satırlar)ı yazana dönüp dedi: “Bak Barnabas, benim dünyada kalışım süresince tüm olup bitenlerle ilgili olarak benim İncili’mi…yazmalısın.” (Bölüm 221-s.365)
NOT: Bizim “Barnabacılar”; mesela da, Müfit Yüksel, Prof.Dr.Mehmet Çelik gibiler, Barnabas için, “İsa’nın Havarisi değil”, yani, “onun döneminde yaşamadı” diyorlar ama, “Barnaba İncili” denilen kitapta; hem Havarisi olduğunu öğreniyoruz, hem de, İncil’inin yazarı olan “Barnabas” ile, kitabın İsa dediği (Hz.İsa)” sürekli konuşup duruyor; yani, “aynı dönemde yaşamış” bulunuyorlar. Barnabas ister Havari, isterse de Havari olmasın, her durumda, ileri sürülen iddialar hurafe, ama biz “kuyuya atılan taşı” çıkarmak için devam ediyoruz…
İsa ‘adını’ Meryem mi, yoksa Yusuf mu koydu? Yoksa Kur’an’mı!..:
“..bakire bir gün yalnızken odasına melek Cebrail girdi..Bakire meleği görünce ürktü..Meryem cevap verdi: “Şimdi ben, hiçbir erkek bilmediğimi bilip dururken, nasıl oğlan dünyaya getireceğim?”… Melek cevap verdi: “Şimdi peygamber yüklü oldun; adını İsa koyacak(sın)..” (Bölüm-1, s.56).
“..Meryem, yüklü olduğundan…ayıpsız yaşantılı Yusuf adında kendi soyundan bir yoldaş seçti…ve ilahi teklifi ona açtı…Dindar bir adam olan Yusuf, Meryem’in hamile olduğunu anlayınca, Allah’tan korkup, ondan ayrılmayı düşündü. Bak ki, uyurken, “Ey Yusuf, neden kadının Meryem’i bırakmayı düşünüyorsun?” diye Allah’ın meleği tarafından uyarıldı (ve şöyle denildi): Bil ki, ona ne olmuşsa Allah’ın iradesiyle olmuştur. Bakire, bir çocuk dünyaya getirecek, adını İsa koyacaksın…”(Bölüm 2, s.58).
NOT: Yukarıdaki “hurafeler” bile, “Barnabas (İncili) ile” gelen “Tevhid var” iddialarına “inanılmaması” gerektiğini; -Ben Müslümanım diyenin de, “Tevhidi İncil var” dememeleri gerektiğini ortaya koyuyor. Bu gerçeği akledemeyenler, Kur’an-ı Kerim’e dönsünler; ‘İsa’ isminin koyulmasını da zaten o bildiriyor:
“Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime’yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa’dır. Mesîh’tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’ın kendisine yakın kıldıklarındandır.” (İmran- 45)
Hz.Meryem “doğum sancısı” çekti mi, çekmedi mi?
‘Tevhidi’ denilen Barnaba İncili’nde, Meryem İsa’yı sancısız doğurmuştur :
“Bakire (Hz. Meryem); “… hiç sancısız çocuğunu doğurdu.” (Bölüm 3, s.59).
İlahi kitap sadece O olan Kur’an-ı Kerim’e göre ise, “Meryem doğum sancısı” çekmiştir:
“Doğum sancısı Meryem’i, bir hurma ağacına (dayanmaya) sevketti.. (Meryem- 19:23).
Barnaba İncili’ndeki Yusuf, İsa’nın babası mı (değil mi)!.. :
“Oniki yaşına gelen İsa…Meryem ve Yusuf ile Kudüs’e geldi. İbadetleri bitince İsa’yı kaybederek ayrıldılar..Meryem.. İsa’yı aramak için Yusuf ile Kudüse geri geldi. Üçüncü gün, çocuğu mabedde muallimler arasında…buldular…Meryem onu azarlayarak şöyle dedi: “Oğul, bize yaptığını görüyor musun? Bak, BABAN ve ben seni üç gündür…arıyoruz” İsa şöyle cevap verdi: “Allah’a hizmetin BABA ve anneden önde gelmesi gerektiğini bilmiyor musun?” Sonra İsa annesi ve Yusuf ile birlite Nasıra’ya gelip, tevazu ve saygı ile onlara tabii oldu.” (Bölüm-9, s.63, 64)
NOT: Barnabas İncili’ne takdim/önsöz yazan Ali Ünal, bu bölümde de Barnabas İncili denilen hurafeyi “aklamak için”, “Pavlos’un takipçisi olan Luka, İsa’nın annesine verdiği cevabı şöyle aktarır: “Neden beni aradınız? Bilmiyormuydunuz ki, benim için Babam’ın evinde bulunmak gerekir.”(2: 49) Barnabas’ta görüldüğü gibi böyle bir ifadeye rastlanmıyor.” diyor ama (sayfa 64, Dip not 21), Barnabas’taki “Meryem ve İsa’nın”, Yusuf’u “Babası” görmesi “küfrünü” ise gizliyor…
Musa, İlya, İsa ve Barnabas “aynı çağda ve aynı mekanda” nasıl oluyor!!:
“Ve İsa…Tabur dağına gitti ve oraya yanında Petrus, Yakup ve kardeşi Yuhanna’yla bunu yazan (Barnaba) da çıktı. Bunun üzerine üstünde büyük bir nur parladı, elbiseleri kar gibi oldu ve yüce güneş gibi ışıldadı ve bir de ne görelim! Oraya cinsimiz ve kutsal şehir üzerine gelmesi gereken tüm şeylerle ilgili olarak İsa ile konuşan Musa ve İlya gelmesinler mi? Petrus şöyle konuştu: “Rab, burada bulunmakla iyi ettik. Bu bakımdan, eğer dilerseniz, burada biri sizin için, biri Musa ve diğeri de İlya için üç çardak kuralım. Ve, o konuşurken, beyaz bir bulut üzerlerini örttü ve “Kendinden çok hoşnut olduğum kuluma bakın; onu dinleyin” diyen bir ses duydular. Havariler korkuya kapılarak, ölü (gibi) yüz üstü düştüler. İsa geldi ve Havarilerini kaldırıp dedi: “Korkmayın, çünkü, Allah sizi seviyor ve benim sözlerime inanmanız için böyle yapmıştır.” (Bölüm-42, s.117,118).
NOT: Hz.Musa ile Hz.İsa arasında en az 1200 yıl bulunmasına rağmen de, ‘ aynı çardağa’ sığdırılmaları, “Bilim/İslamdışılık” ama, Ali Ünal, “Aşağı yukarı aynı ifadelerle Matta, 17:1-8; Markos, 9:2-8; Luka, 9:28-36” ifadesiyle (Dip not: 65) ile, “topu” diğer İncillere atıyor, haliyle de gerçekdışı kalıyor!..
Barnaba’da Gökler dokuz tane, Kur’an-ı Kerim’de “yedi tane”…
Barnabas İncili’ne göre göklerin sayısı dokuzdur:
“Allah öylesine ölçümlenemezdir ki, O’nu anlatmaktan titriyorum. Ama sizin için bir girişimde bulunmam gerekiyor. Size diyorum ki, gökler dokuz (tanedir)…” (Bölüm-105; s.206)
Kur’an ‘a göre (Kur’an: Bakara 2:29) ise, yedi gök vardır:
“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra (kendine has bir şekilde) semaya yöneldi, onu yedi kat olarak yaratıp düzenledi (tanzim etti)…”
NOT: Burada Kur’an ile çelişki çıktığı için, Önsöz ve Din Not yazarı Ali Ünal, Dip not:96’da; Kur’an’da yedi semadan sözedilir. Bununla birlikte, Seyyid Kutup gibi bazı müfessirler, gerek bu “yedi” rakamından, gerekse “sema” kelimesinden başka anlamlar çıkarma yanlısıdırlar” diyerek Barnabas İncili ile Kur’an-ı Kerim arasındaki bir ‘uyumsuzluğu” gizlemektedir.
Barnaba İsa’sı, kaç kere göğe çıkıp iniyor?:
“İsa evden çıkıp…ibadet etmek için bahçeye çekildi..Bu sırada, İsa’nın şakirtleriyle birlikte bulunduğu yeri bilen Yahuda başkâhine vardı ve dedi: “…bu gece aradığınız İsa’yı elinize vereceğim..”…O zaman Başkahin..asker göndermesi için vali ve Hirodes’e bir Ferisi gönderdi ve bir lejyon asker verdiler.” (Bölüm-214, s.354)
“Askerler Yehuda’yla birlikte İsa’nın bulunduğu yere yaklaştıklarında…O zaman kuluna gelen tehlikeyi gören Allah, elçileri Cebrail, Mikail, (İs)rafil ve Uriel’e İsa’yı dünyadan almalarını emretti. Kutsal melekler gelip, İsa’yı güneye bakan pencereden çıkardılar. Onu götürüp, üçüncü göğe…yanına bıraktılar (Bölüm-215, s.354)
NOT: Yukarıda, okunduğu gibi de, Hz.İsa, neresiyse, “üçüncü gökyüzü” denilen yere çıkartılıyor, orada yaşarken (!!!), aşağıda okuyacağınız, Bölüm -217, 218, 219, 220’de görülebileceği gibi de, İsa göğe çıkartılmadan önce yeryüzü yaşamında çarmıha gerilecekken, yerine çarmıha gerilen Havarilerden Yahuda’nın çarmıha gerilmesinden ve de İsa’nın, “üçüncü gökyüzünden” yeryüzüne “diri” inmesinden ve annesi dahil, etrafındakilerin O’nu “görmelerinden”, dahası da, İsa’yı getiren dört meleğin, Meryem’e “görünmelerinden” de söz ediliyor:
“…onun yanısıra iki hırsızı da çarmıha ölüm cezasına çarptırdılar…onu çıplak olarak çarmıha gerdiler…” (Bölüm-217, s.357-361)
“Sonra her kes kendi evine döndü…Allah’tan korkmayan şakirtler geceleyin gidip, Yehuda’nın cesedini çalarak sakladılar ve İsa’nın yeniden dirildiğini yaydılar…Nasıra’ya çarmıhta ölmüş bulunan hemşehrileri İsa’nın yeniden dirildiği haberi geldi. Bunun üzerine, bu (satırları) yazan (Barnabas) İsa’nın annesinden…sevinmesini rica etti. Çünkü, oğlu yeniden dirilmişti..” (Bölüm-218, s.361, 362).
“…muallimimiz İsa olduğuna inandığımız Yehuda’nın ölümünün üzüntüsüyle…İsa’nın annesiyle birlikte bitip tükeniyorduk. Bu yüzden Meryem’in koruyucuları olan melekler, İsa’nın meleklerin eşliğinde kaldığı üçüncü göğe çıkıp, herşeyi İsa’ya anlattılar. Bunun üzerine İsa, kendisine annesini ve şakirtlerini görme gücü vermesi için Allah’a dua etti. O zaman rahim olan Allah, dört gözde meleği Cebrail, Mikail, Rafail ve Uriel’e İsa’yı annesinin evine götürüp, yalnızca akidesine inananlarca görülmesine izin vererek, üç gün sürekli olarak kendisine gözetmelerini emretti. İsa nurla çevrilmiş olarak… odaya geldi. Bunun üzerine, herkes korkudan ölü gibi düştü…” (Bölüm-219, s.362, 363).
“İsa annesini kucaklayıp cevap verdi: “..anne, çünkü sana gerçekten diyorum ki, ben hiç ölmedim; Allah beni dünyanın sonuna kadar saklamış bulunuyor.” Ve, (İsa) bunu deyip, dört meleğe görünmelerini…rica etti.” Bunun üzerine, melekler…göründüler..” (Bölüm-220, s.363,364,365).
İsa ‘yeniden’ göğe çıkıyor:
“Ve, sonra İsa kendisini görmeleri için bize, imanlı şakirtlerini çağırmamızı emretti. O zaman Yakup ve Yuhanna, Nikodemus ve Yusuf’la birlikte yedi Havari ve yetmişikiden başka daha pek çoklarını topladılar ve hepsi İsa ile birlikte yemek yediler. Üçüncü gün İsa dedi: “Annemle birlikte Zeytinlik Dağı’na gidin, çünkü oradan yeniden göğe çıkacağım, beni kimin götürdüğünü görürsünüz.” Korkularından Şam’a kaçmış bulunan yetmişiki şakirdin yirmi beşi dışında herkes oraya gitti. Ve, hepsi ibadet halindeyken, İsa öğleyin Allah’a senada bulunan çok sayıda melekle geldi, ve, yeryüzünün nuru herkesi korkudan sarattı ve yüzüstü yere düştüler. Ama, İsa..dedi: “Korkmayın, ben muaalinizim. Ve kendisinin ölüp yeniden dirildiğine inananları uyararak dedi: “Şimdi siz beni ve Allah’ı yalancılar yerine mi koyuyorsunuz? Çünkü Allah bana, size söylediğim gibi hemen hemen dünyanın sonuna kadar yaşamayı bahşetmiştir…Ve, İsa böyle konuşup…Allah’a dua etti. Ve duası sona erdi, annesini kucaklayıp dedi: “..seni beni yaratan Allah’a dayan”…Sonra, orada bulunanların gözleri önünde dört melek onu göğe çıkardılar.” (Bölüm 221-s.365, 366). NOT : Bu Bölüme ‘Dip not 144’ yazan Ali Ünal; Göğe çıkarılma ile ilgili olarak; “Hz.İsa’nın öldürülmediği kesindir…onun (Hz.İsa’nın) insanlık için yerine getireceği özel bir fonksiyonu vardır…O (-İsa) bizim bilmediğimiz bir hayatı yaşamaktadır. Nitekim bu konuya en güzel açıklığı getiren Bediüzzaman Said Nursi Hz. Şunları söylemektedir: “SUAL: Hz. Hızır aleyhsselam hayyatta mıdır?.. Elcevap: Hayttadır, fakat meratib-i hayat beştir…Üçüncü Tabaka-i Hayat: Hazret-i İdris ve İSA Aleyhisselam’ın tabaka-i hayatlarıdır…Adeta, beden-i mesali letafetinde ve cesed-i necmi mu-raniyetinde olan cism-i dünyevileriyle semavatta bulunurlar. Ahirzamanda İsa Aleyhisselam gelecek…tabii felsefenin açacağı küfür cereyanı karşısında İsevîlik tasaffi ederek islamiyet’e inkilab edecek ve İsevilik şahs-i manevisi o dinsizliğin şahs-i manevisini öldürdüğü gibi, Hz.İsa Aleyhisselam’da o dinsizliğin şahs-i manevisini temsile den Deccal’i öldürecek, yani inkâr-ı Ulu-hiyet fikrinini öldürecek (MEKTUBAT, 8: 3-5)….Hz.İsa’nın Kıyamet’e yakın inip, Hz.Mehdi ile birleşerek hınzırı öldüreceğini..haçı kıracağını kabul ediyoruz. Bu konudaki Hadisler Kütüb-ü Sitte dahil tüm Sahih Hadis kitaplarında geçtiği gibi.. (Ali Ünal, Dip not : 144, s.366-370)”
NOT: Hz.İsa’nın hemen herkesin gözleri önünde “göklere alındığı/çıkarıldığı” öngörüsü için İslamdışılık; Tevhid anlayışına uyan bir hadise değil. Ali Ünal’ın, onun (Hz.İsa’nın) yeryüzüne yeniden döneceği, “insanlık için yerine getireceği özel bir fonksiyonu vardır” görüşüşü ise, “Son din İSLAM’ın tamamlanmamış olduğu” demek gibi oluyor. “Nüzül-i İsa ve Mehdi gelecek” şeklindeki iddiaları için ise bu tür görüşlerin Kur’an’da bulunmadığını, Hadis olarak ileri süren iddiaları tekzip eden Sahih hadiseler bulunduğunu da, “İsa’sız Mehdisiz islam olmuyor mu” isimli eserimde zaten ortaya koymuş buluyorum…
Barnaba İncili’nde, İsa, “Ben Mesih değilim” derken:
“..İsa itirafta bulunup, gerçeği söyledi: “Ben Mesih değilim…ben, sizin “Mesih” dediğiniz, benden önce yaratılmış, ve benden sonra gelecek…Allah’ın Elçisi’nin ayakkabılarınıni… bağlarını çözecek değerde değilim.” (Bölüm-42, s.116, 117).
Kur’an-ı Kerim’de ise, Hz.İsa’ya, “Mesih” deniliyor :
“Melekler demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime’yi müjdeliyor. Adı Meryem oğlu İsa’dır. Mesîh’tir…” (İmran- 45)
Barnabas İncili’nde Hz.Muhammed (SAV.)’e Mesih deniliyor:
“…İsa cevap verdi: “…ben kuşkusuz o değilim, çünkü o benden önce yaratılmıştır ve benden sonra gelecektir… O zaman, Kahin dedi: “Mesih’e ne ad verilecek…İsa cevap verdi: …MUHAMMED O’nun kutlu adıdır.” (Bölüm-96-97; s.194,195,197)
Yukarıda görülebildiği gibi de; Barnabas İncili’nin İsa’sı; “Hz.Muhammed (Sav.)” için “Mesih” derken, aynı İncil’in hemen baştarafında Barnabas, İsa için Mesih tanımını kullanıyor:“Mesih denilen Nasıralı İsa…” diyor (s.55).
***
“Barnabas İncil” denilen için, “Hz.Peygamberi bildiriyor/Tevhid” öngörüsü yapılınca, rahmetli Akif’in; “Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir” tespiti gereği, “Yer’de olan bir kısım Müslüman” için; “Barnabas İncil’inin Tevhid içerdiği” iddiası hiç sorgulanmadan ‘kabul’ görebiliyor. Bir kısım, ‘Müslüman tanınan’ insan ya “bilemedikleri/cahiliyetleri” ya da “kirli arka plan” amaçları sebebiyle, “Barnabas İncili” denileni, “Gerçek İncil” olarak yüceltebiliyor. Pavlos yaklaşımını benimsediği kabul edilen “4 İncil” daha önceleri de Müslümanlarca kabul edilmiyordu ama, bu defa daha şiddetle reddedilip, “Gerçek İsevilik” denilen bir ‘hurafe’ Müslüman olanın kucağına “bomba” olarak konuluyor. Fakat, asıl konulan, “Gerçek Yahudilik!!”; haliyle de, “dinlerin birleştirilmesi” kirli amacı oluyor. Yerli işbirlikçi “bir kısım Müslüman” eliyle de ama, “Fundemantaslit Anglosakson-Judea ortaklığı”, “Nüzül-i isa ve Mehdi gelecek” beklentisindekilerin desteğiyle de, ‘Pavlos Hıristiyanlığı’ deyip “Katolik Hıristiyanlığı” yokettirirken, “İslam olanı da” reforme ettiriyor.
Yüce Kur’an’ın, sıklıkla öngördüğü; “Akletmez misiniz?” çağrısından yoksun bugünkü Müslümanlar, “emin oldukları için değil”, “Akledemeyişleri” yüzünden kendilerine hazırlanan “tuzağa” yakalanabiliyor. Bizim uğraşımız, ‘Tevhidi İncil’ iddiası “kirliliğini temizlemek” gayreti oluyor…
***
Ve de..
Rahmetli ‘Muhsin Yazıcıoğlu, Barnabas İncili’ni film yapacaktı’ iddialarına…
15 Temmuz FETÖ/PDY darbe girişiminin ardından BBP lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun ailesinin 9 Ağustos’ta yaptığı suç duyurusunda; Yazıcıoğlu’nun ‘Barnabas İncili’ni sinema filmi yaptırmak istediği, bu durumun FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’i rahatsız edip etmediği ve helikopterin Gülen’e bağlı Hava Kuvvetleri’ndeki FETÖ’cüler tarafından düşürülüp düşürülmediğinin araştırılması talep edildi. Dilekçede, Yazıcıoğlu’nun kaza sırasında yanında bulunan ve içinde Barnabas İncili’nin fotoğraflarının bulunduğu hafıza kartının da kayıp olduğu vurgulanıyordu (Milliyet Gazetesi: “Hafıza kartındaki Barnabas İncili kayıp” 24.09.2016)
Elcevap: Bu habere karşın cevaplamak istediğim husus şu: Rahmetli Muhsin Yazıcı; ‘Barnabas İncili’ iddiasını Film yapmak istemiş ise EĞER; demek ki yanıltılmıştı. Yapsaydı, yukarıda ortaya koymaya çalıştığım gibi de İSLAMDIŞI bir hususa KATKI KOYMUŞ OLACAKTI. Diğer taraftan, bir kısım Zaman,istlerin, “Barnabas/GERÇEK İNCİL” HURAFESİNİ yaşattıkları da anlaşılabiliyor.
Ezcümle..
Barnabas İncil’i denilen kitaba kim “inanırsa inansın” beni ilgilendirmiyor, benim itirazım; sözkonusu bu sözde Gerçek İncil’den, “Tevhid” çıkartan (!) bazı -Ben Müslümanım diyen insanlara…
“Akletmez misiniz?”…
Ahmet MUSAOĞLU / (Yazının İLK YAZILIŞI: 26.07.2012… Düzenleme: 25.09.2016)