Gazeteci Yavuz Donat, “Trabzon Operası” başlıklı yazısında; “Trabzonlunun biri dedi ki: –Bizde eskiden opera vardı. Opera binası Cumhuriyetten evvel yapıldı. Dayanamadık: –Küçük doğra da civcivler yesin deyiverdik. Trabzonlular –İnanmayi misun? diye başladılar. Sonra Ulaş Özdemir’e döndüler. –İspat et de inansın. Resmini getir de gazeteye bassın. Ulaş, fırladı gitti. ‘Belge’ getirmeye. Getirdi de. 1912’de opera binası yapılmış. Şehir merkezinde.” diyordu(1). YAZAR ile YAZAN arasındaki fark,“Bilgilendiren” ile “BilgilendirEmeyen” olduğu için, Yavuz Bey de doğruyu söylemiyor, ortada belge zaten de yok, hiç olmayan bir şey bilgisizlerce var gibi gösteriliyor/du.

***

              Birkaç yıl önce sahne alan; “Trabzon’da Opera binası vardı” şeklindeki hurafe, hem “Opera Binası Yeniden Yapılsın” platformudoğur(t)muş(!), hem de “Hiç varolmayan opera binasının”  belgesel icadı da olmuştu. TTSO (Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası) tarafından hazırlattırılan(!) bir sözde rapor ile de “Trabzon Devlet Opera ve Bale Müdürlüğü’nün kurulması” da öngörülüyordu. Ortadaki orta oyununda, TTSO, dönemin Trabzon Valisi Recep Kızılcık, yerel yöneticiler de “bilerek veya bilmeyerek” rol alıyorlardı! Bu süreçte bendeniz ise, “TRABZON’DA OPERA ‘TERÖRİZMİ(!)’ ES(tiril)İYOR!” diyerek tepkimi göstermiştim ama, birkaç gün önce izlediğim, 2011 yılı yapımı bir prodüksiyonda; Bekir Gerçek, Kadri Özcan, Veysel Usta, Esra Tırnık, Ulaş Özdemir, M.Reşat Sümerkan, Necati Zengin’in ‘içi boş’ açıklamalarını dinleyince, bugün bu konuya giriyor; “Trabzon’da Opera Binası vardı” YALANINI tarihe göndermekistiyorum…

***

             Trabzon kitap arşiv dünyasının önemli isimlerinden Aslan Pulathaneli rahmetli(1919-1996), ‘Opera binası’ olduğu iddiası ileri sürülen bina için, şunları yazıyordu: “Eski adıyla Meydan-ı Şarki’de, Millet Bahçesi’nin (Meydan Parkı) doğusundaki sinemanınbaşlangıçtaki adı Turan Sineması’dır. Refik Ahmet (Sevengül) tarafından yazılan ve 1934 yılında Kanaat Kütüphanesi tarafından basılan, ‘Yakınçağlarda Türk Tiyatrosu’ adlı iki ciltlik kitabın,  ‘Cumhuriyetin ilk On Yılında’ adlı ikinci cildinin 90. Sayfasında, ‘Trabzon’da 1912 senesinde belediye arsası üzerinde hususi bir şirket(Fransız?) tarafından yaptırılan ve sonra belediyeye terk edilen, içinde temsil de verilebilen bir sinema binası vardır’ diye bir açıklama yer almaktadır(s.424)…1925 yılında belediye tarafından kiraya çıkarılan Turan Sineması…Hacıharunzadeler tarafından kiralanır. Hacıharunzadeler ellerindeki Yıldız Sineması’nı (-Kunduracılarda, Trabzon Düğün Salonu olarak kullanılan bina) Turan Sineması’na taşırlar…Yıldız Sineması adını verirler…30 Ağustos 1931’de Kemal Saka, üç ortağıyla sinemayı belediyeden kiralar…Bu arada sinemanın adı Şehir Sineması olarak değiştirilir…1932’de…Alemderzade  Fazıl tarafından kiralanan sinema, Majik Sineması adını alır(s.425)…16 Eylül 1933’te Harunlar tarafından…kiralanan sinema yeniden Yıldız adını alır…19 Ocak 1940 tarihinde Haydar Üçüncü-Hasip Kalaycı ortaklığıyla kiralanan sinema Sümer Sineması adını alır..(s.426)” diyordu ki(2), yapılan bu açıklama, “Opera binası” olduğu iddia edilen binanın; “Opera binası olarak kurulmadığı” gerçeği oluyor.

             Ahmet Özer de “Turan Sineması’ndan Meydan’da Asılan Adama” başlıklı yazısında; Türk Tiyatrosu araştırmalarıyla tanınan Ahmet Sevengil’in(d.1903-ö.1970); “Yakın Çağlarda Türk Tiyatrosu” adlı iki ciltlik yapıtın ikinci cildinin, ‘Anadolu’da Tiyatro’ başlıklı bölümünün 90. sayfasından yaptığı alıntısında, Arslan Pulathaneli açıklamasının benzerini yapıyor; “Trabzon’da Opera binası vardı” demiyor, “içinde temsil de verilebilen bir sinema binası vardır” diyordu…

***

Peki de nereden çıktı bu “Opera binası vardı” iddiası?

                Ahmet Özer, sözettiğim yazısında; “Başlangıçta ‘Turan Sineması’  adıyla hizmet veren bu kuruluşun adı daha sonra ‘Yıldız Sineması’ olur. Sevgili Arslan Pulathaneli’yle yaptığımız çalışmalarda, buranın bir tiyatro-opera binası olarak yapıldığına dair not düşmüştük” de diyordu(3). Yaptıkları “Opera binası olduğu notu düşme eylemlerinin, eğer kendilerinden daha önce üretilmiş(!), “Opera binasıydı” şeklinde bir başka iddia olmamışsa; bu sözde iddianın kökeni, yaptıkları “Sahte icad”oluyordu. Özer’in, yazısında; “Çoğu kişinin ‘Opera binası’ olarak yapıldığını ileri sürdüğü” şeklinde ifadesi de bulunması da, ‘Trabzon’da Opera binası Vardı’ iddialarının doğru olmadığını; ortada kültürsüzlüğün yanında, kasıt da bulunduğunu gösteriyor. Yukarıda sözettiğim “Sözde rapor’da”, “Bütün dünya kentlerini sembolize eden opera binalarıdır.” şeklindeki bilgidışılık da ortadaki cehaleti, kimliğimize-medeniyetimize yapılan saldırıyı da gösteriyor.

             ‘Yerli Olmayan Yerli Ortaçağ karanlığı’ gerçeğin üzerini kül ile örtüyor!

             “Kimliğin” yerini almış “Kimliksizlik”, bir çorap gibi “Kimliğimi söküyor!

             “Kadri/ler ALEKOlaştırılmak, Osman/lar MOZARTlaştırılmak isteniliyor”

            Ahmet MUSAOĞLU